“Cinsel şiddete karşı, yaşasın mücadelemiz”
25 Kasım 1960… Bundan 53 yıl önce Dominik’te “kadın olduklarına bakmadan” diktatörlüğe direnen ve devlet güçlerinin tecavüzünün ardından öldürülen 3 kadın kazındı tarihin kızıl sayfalarına: Mirabel Kardeşler.
Mücadelelerini yok edemeyen devlet bu kez “kadın” kimliklerine yönelmişti; fakat devletin tüm örtbas etme çabalarına rağmen halkın öfkesi gün be gün katlanarak devirdi, Trijillo diktatörlüğünü.
Biz kadınlar, evet tam 53 yıl geçmesine rağmen hala “uslanmayarak” sürdürüyoruz Mirabel Kardeşlerden devraldığımız mirası! Gezi Direnişine kattığımız rengimizle, Rojava Devrimi’ne ruhunu veren irademizle özgürleşmeye doğru, adım adım ilerliyoruz.
Bugün 25 Kasım 2013… Bizler kadınlığımıza yönelen her türlü şiddete karşı, arşınlarken Amed sokaklarını; 18 yaşında genç bir kadın öldürülüyor imam nikahlı “eş”i tarafından, Amed’in bir başka yerinde: Songül Malkoç.
Ve biz, öfkemizi, özgürlüğe olan inancımızla bileyerek; çeliğe su vermeye devam ediyoruz.
“Bu ‘utanç’ bizim değil!”
Bir süredir yürüttüğümüz 25 Kasım çalışmaları çerçevesinde üniversitenin birçok yerine, Amed’in merkezi yerlerine afişlemeler yaparken; diğer bir yandan 25 Kasım’a ilişkin YDK imzalı broşürümüzü ve 26 Kasım’da Dicle Üniversitesi’nde DÜÖ-Der Kadın Topluluğu, Selis ve Keskesor LGBTİ ile ortaklaşa gerçekleştireceğimiz etkinliklerin duyurusunu içeren bildirilerimizin dağıtımını yaptık. Çalışmalarda sık sık özgün kadın çalışmalarına olan ihtiyaca vurgu yapılırken, kadınlardan olumlu düşünceler aldık.
25 Kasım günü (bugün), Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH)’nin çağrısıyla Ofis AZC Plaza önünde bir araya gelen kadın örgütlülükleri ve cinsiyet özgürlükçü LGBTİ aktivistlerinin de içinde yer aldığı kitle, erbaneler eşliğinde yürüyüşe geçmek istedi.
Polisin kitleyi çembere almasıyla kadınlar bu ablukayı yararak, DTK İl Binası ve Koşuyolu istikametinde yürüyüşe geçti. Bağlar’a gelindiğinde polis engelini aşan kadınlar, yolu trafiğe kapattı.
Yürüyüş sırasında, “Devlet elini bedenimden çek”, “Susma haykır, tecavüze dur de”, “Kadına değil, tecavüze barikat”, “Nefrete geçit vermeyeceğiz”, “Her yer Şakran, her yer direniş”, “Biji berxwedana Rojava”, “Meral’den Çiğdem’e, selam olsun Beşlere” sloganları atıldı.
Bizler de Amed Yeni Demokrat Kadınlar olarak yürüyüşe, “Bu ‘utanç’ bizim değil! Cinsel şiddete karşı, yaşasın örgütlü mücadelemiz” yazılı pankartımızla katıldık.
“Erkek egemen sisteme alternatif olalım”
Yürüyüşün sonunda yapılan basın açıklamasında, erkek egemen kapitalist sistemin kadına uygulanan baskı, şiddet ve katliamın esas sorumlusu olduğu ve bu şekilde kadınların kölece bir yaşama mahkum edilmek istendiği belirtildi.
Devlet otoritesini prototipi olan ailenin, tüm sosyal, siyasal ilişkileriyle devlete bağımlı olduğuna değinilirken, “Aile içerisindeki erkek, devletin gölgesi olurken; kadın da erkeğin yani ‘koca’nın, ‘baba’nın, ‘kardeş’in gölgesi haline getirilmiştir” dendi.
Kadınların örgütlü bilinci, siyasal iradesi ve politik duruşunun, kadının erkek egemenliğine karşı savunmasındaki esas nokta olduğuna vurgu yapılarak, erkek egemen sisteme alternatif olunması gerektiği belirtildi. Paris’te katledilen Kürt kadınlarının da hatırlatıldığı açıklama, “Rojava Kadın Devrimi ve kadın özgürlük mücadelesinde tutsak edilen tüm kadın yoldaşlar selamlanarak” sonlandırıldı.
Eyleme Yeni Demokrat Gençlik de destek verdi.
“Kadına yönelik her türlü saldırıyı geri püskürteceğiz”
Bizler Yeni Demokrat Kadınlar olarak sistemin çizdiği sınırları tanımadığımızı, ördükleri duvarları başlarına yıkacağımızı bir kez daha belirtirken; örgütlü mücadelemizle bedenimize, emeğimize ve kimliğimize yönelen her türlü saldırıyı geri püskürteceğimizi haykırıyoruz!
Vardık, varız, var olacağız!
AMED YDK