Amed’de Homofobi ve Transfobi karşıtı yerel buluşma
LGBTİ oluşumları, 5 Aralık günü görülen Roşin Çiçek davasına ilişkin olarak aynı gün saat 17.00’de Sümerpark’ta bir basın açıklaması düzenledi.
KeSKeSoR LGBTİ, Akdeniz Pembe Caretta LGBT, Dersim LGBTİ, Hevî LGBTİ, Kars Homofobi ve Transfobi karşıtı Platform, Legebit, Mersin Yedirenk, Queer Adana, Zeugmadi adına yapılan açıklamada “LGBTİ hak savunucuları olarak bizler sürekli ertelenen ve görmezden gelinen Roşîn Çiçek davasına odaklanmışken birçok nefret cinayeti işlenmeye devam ediyor. Ancak bizler biliyoruz ki devletin nefret cinayetleri ile ilgili net bir yasasının olmamasından kaynaklı bu cinayetler son bulmayacak ve davalar da herhangi bir sonuca ulaşmadan yıllarca sürüp gidecektir. Bu durumdan cesaret alanlar ise sokaklarda Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks bireyleri öldürmeye devam edecektir” denildi.
SPoD Derneği’nin müdahillik talebinin kabulünün ardından altı duruşma geçmesine rağmen, yeni mehkeme heyetinin derneğin suçtan birinci dereceden zarar görmediği gerekçesiyle karardan dönmesinin Roşin Çiçek davasını nasıl yürüteceklerine dair somut bir tavra işaret ettiği belirtildi. Roşin Çiçek’in ölümünün bir nefret cinayeti olduğu, bunun hasıraltı edilmeye çalışıldığı ve buna karşı 10 Şubat 2014 tarihine ertelenen bir sonraki duruşmayı da aynı siyasi kararlılık ve katılımla takip edeceklerini belirten LGBTİ örgütleri, açıklamayı sonlandırdı.
Yapılan basın açıklamasının ardından, Sümerpark Sosyal Hizmetler Binası Toplantı Salonu’nda “LGBTİ’lerin Karşılaştıkları Sorunlar ve Baş Etme Yolları” konulu bir atölye gerçekleştirildi. Keskesor LGBTİ’nin ev sahipliğinde gerçekleşen atölyeye, Mersin 7 Renk adına Yağmur Arıcan ve Kaos GL Derneği’nden Seçin Tuncel ile Av. Hayriye Kara konuşmacı olarak katıldı. Ağırlıklı olarak seks işçiliğinin tartışıldığı atölyede, genç yaştaki LGBTİ bireyler de seks işçiliği yaparken yaşadıkları kötü deneyimleri paylaşarak, hayati nitelik taşıyan noktalara dikkat çekti. Daha çok sohbet ve katılan herkese yöneltilip ortak yanıt bulunmaya çalışılan sorular eşliğinde geçen atölyede şu tartışmalar yürütüldü.
– LGBTİ bireylerin cinsel kimliklerini anlamlandırmaları uzunca zaman alabilmektedir. Bu yüzden hızlıca kendine bir kimlik biçmektense, kişi zaman içerisinde deneyimleyerek cinsel kimliğini isimlendirmelidir. Trans geçiş operasyonları ve bilinçsiz hormon kullanımı bu anlamda geri dönüşü mümkün olmayan, vücudun dengesini tamamen değiştiren ve geride büyük pişmanlıklar yaratabilen sonuçlar yaratabilmektedir.
-İnterseks bireylerin uğradığı sağlık gaspı, LGBT mücadelesine dahil olmaları sonucunu doğurmaktadır. Henüz küçük yaşta ameliyat edilen İnterseks bireylerin cinsel organı, erkek cinsel organı için yapılan operasyonlar daha yüksek maliyetli olduğu için, çoğunlukla kadın cinsel organına dönüştürülmektedir.
-Zorunlu seks işçiliği hayatta kalmak adına gidilen bir yoldur. Fakat gerek LGBTİ bireyler gerek toplum nezdinde eşcinsellik=seks işçiliği şeklinde yanlış bir denklem ortaya çıkmakta ve genç LGBTİ bireyler seks işçiliğini diğer alternatifleri düşünmeksizin kendilerine bir meslek olarak seçmektedir. Bu kimi zaman vitrinde beğenilen bir ayakkabı için bir gecelik yaşanan işçilikler halini alabilmektedir.
-Seks işçiliği özellikle genç bireyler açısında bedeni oldukça yıpratan ve beraberinde uyuşturucu kullanımını yaygınlaştıran; dolayısıyla kişinin gerek kişisel gerek psikolojik/cinsel gelişimini sekteye uğratabilecek bir sektördür. Kaldı ki, seks işçiliği İstanbul’da dahi gettolar dışında kabul gören bir durum değildir. Bu da sosyal bir izolasyon doğurmaktadır.
-Seks işçiliği böylesine ciddi bir sektörken, ideal toplum düzeninde seks işçiliği yapılmayacak demek gerçekçilikten öte sorunu görmezden gelen bir yaklaşımdır. Mevcut sistem içinde seks işçiliği yok sayılamaz. Kolunu makineye kaptıran bir işçiye “İdeal toplumda kolunu makineye kaptırmayacaksın” denilemeyeceği gibi, tecavüze uğrayan, öldürülen, kayıt dışı çalıştırılan ve sağlık güvencesinden yoksun kalan bir seks işçisinin de iş güvenliği talebi gözardı edilemez.
Seks işçiliği yapan bireyler Bağ-Kur(4/B) primlerini yatırarak emekli olabilmektedir. Fakat bu iş güvenliği sorununu çözmemektedir. Buna dair yasal talepler daha gür sesle dillendirilmelidir. Seks işçiliği tanınmadığı sürece haklar elde edilemeyecektir. Böylelikle bu denli büyük bir sektörde çalışan bireyler için bu iş, seks köleliğini yaratan bir sisteme dönüşmektedir. Seks işçiliği sektörü yasaklanarak ortadan kaldırılamaz. İşin sosyal boyutu da vardır. 15 yıl seks işçiliği yapan biri, bir anda öğretmenlik yapamaz. Bunun alt yapısı oluşturulmalıdır ve bu uzun vadede seks işçileri açısından bir haktır.
-Trans bireyler genellikle Kabahatler Kanunu m.37 gerekçe gösterilerek gözaltına alınmaktadır. Bu madde aslında işportacılar için getirilmiş bir düzenlemedir. Bu tür gözaltılarda yapılması gereken hangi gerekçeyle gözaltına alınıldığının sorulmasıdır. Gözaltı yalnızca Kabahatler Kanunu’na dayandırılamaz, gerekçesi gösterilmelidir. Kolluğun yaptığı gözaltılar savcı-hâkim kararı olmaksızın yapıldığı için, genelde kayıt dışı olmaktadır. Bu tarz hukuksuz gözaltıların tutanağa alınması talep edilmelidir. Bunu kolluk hazırlamasa da iki avukatın imzası ile hazırlanabilmektedir.
-Kesilen para cezalarına karşı Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapılmalıdır. Bu tür cezalarda başvuru yapılmadığı için, devlet görmezden gelmektedir. Sonuç alınamamasına rağmen bu yollara gidilmesi ve uygulanan bu hukuksuzlukların itiraz yoluyla rakamlara aksettirilmesi gerekmektedir.
-LGBTİ bireylerin kendi içinde yaşadıkları sosyalleşme sorunu göz önünde bulundurulduğunda anlaşılır olmasına karşın, internet üzerinden kurulan arkadaşlıklarda çok dikkatli olunmalıdır. Erkekliğini birlikte olduğu kişiyi öldürmek üzerinden tatmin etmeye çalışan, en iyi ihtimalle gasp edip şiddet uygulayarak tramvatik sonuçlara sebep olan birçok insanla karşılaşılabilmektedir. Bunun dışında özellikle Kürdistan’da Hizbullah ve Polisin LGBTİ bireyleri fişlemesi çift yönlü bir saldırıya da açık alan bırakmaktadır. Bu yönden kişinin önceliğine alması gereken nokta güvenliği olmalıdır.
-Öncesinde daha kapalı olan diğer siyasetlerle, kadın kurumları ve diğer LGBTİ oluşumları ile ilişkiler güçlendirilmelidir. Öz örgütlülükler güçlendirilmeli, talepler siyasi bir çizgide dillendirilmelidir. Diğer kurumların içinde barındırdıkları homofobi ve transfobiyi kırmak adına, daha çok temasta bulunulmalıdır. Bu noktada asıl görev, biz LGBTİ örgütlerinindir.
AMED YDK