Kod Adı: Kelebek
“Vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi”
Bin yıllardır yaşadıkları acıların öfkesi, isimli-isimsiz nice kahraman kadınların onurlu mücadelesiyle bugünlere gelindi. Erkek egemen sistemin vahşetine karşı direnen kadınların ortak mücadelesinin simgesi oldular Mirabel Kardeşler ve vücut buluyor kavgaları…
25 Kasım 1960;
Patria, Minerva ve Maria (Mate)… Onlar Mirabel; onlar tüm ezilen, sömürülen kadınların kardeşlikte buluşmanın adıdır. Onlar, Trujilo Diktatörlüğü’ne karşı yürüttükleri onurlu mücadelede vahşice katledildiler. Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde uçurumun dibinde vahşi şekilde işkenceyle katledilen üç genç kadının cesedi bulundu. Bu vahşeti örtbas etmek için Rafael Leonidas Trujilo Diktatörlüğü olayı ”trafik kazası” olarak göstermeye çalıştı. Mirabel Kardeşler’in ölümlerinin kaza olmadığı açığa çıktığında, erkek egemen sistemin sık sık “tehdit unsuru” olarak ifade ettikleri kadın korkusu açığa çıkıyordu. Korkuları o kadar büyüktü ki üç kardeşe işkence yapmanın yanı sıra, tecavüz ederek korkularının ne denli büyük olduğunu ve kadının onurlu mücadelesi karşısında ne denli aciz duruma düştüklerini de kanıtlıyordu. Yabancısı olmadığımız tecavüz silahı, ülkemizde de kadınlara karşı kullanıldı- kullanılmaktadır.
Peki, öfkeye dönüşen bu korkunun şimşeklerini üzerine çeken şey nedir? Julia Avarez’in “Kelebekler Zamanı” kitabında belirttiği gibi, bu üç koca yürekli kadının inanç, özgürlük, insanlık sevgisiyle birleştirdikleri mücadele aşkı; erkek egemen sisteminin, erkeklere sağlamış olduğu toplumsal imtiyazları ortadan kaldırması, onun yerine eşit, özgür bir yaşam kurma sevdalarıdır.
Kod adı Kelebek
Mirabel Kardeşler’in öncülüğünde “Clandestina Hareketi” kuruldu. Kısa süre içinde dalga dalga yayıldı, tıpkı kelebeğin her çiçeğe uğraması gibi; onlar da umudu, özgürlüğü yaşama zerk etmeyi başardılar, kadınların yüreğine dokundular.
“Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” işkenceli sorgulardan geçirildiler her defasında alın akıyla çıktılar. Kavgalarını büyüten kadınların yiğitlikleriyle açan kızıl kardelenleri kızıl kanlarıyla suladılar.
Bir kıvılcım çakmak gerek yangın olsun ısıtsın her bir yüreği…
54 yıl geçti…
Kadınlar taciz, tecavüz ve katliama uğramaya devam ediyorlar. Şengal’de Êzidi kadınların köle pazarında satılması, 21. yy.’ın kadına yönelik en büyük soykırımıdır. Êzidi kadınları köle pazarında satanlar ile sokak ortasında “namus” adı altında kadına kurşun sıkanlar, halen yaşamın orta yerindedir ve kabul görüyorlar. Buna son verecek olan şey, kadınların Mirabel Kardeşler’den devraldıkları mücadeleyi devrimci temelde büyütmektir. Mücadelelerini devrimci temelde yükseltmekten başka şansları da yok. Devlet ve erkek şiddetini durdurmak; kadının öz savunmasını açığa çıkarmaktan, örgütlemekten geçiyor. Bakın, Mirabel Kardeşler o onurlu mücadelelerini neden veriyorlarmış kısaca hatırlayalım:
“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da”(Patria Mercedes Mirabel; 1924)
“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.” (Minerva Argentina Mirabel-1926)
“Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” (Maria Teresa Mirabel-1936)
Mirabel Kardeşler’in sisteme karşı verdikleri savaşın gerekçesi, ülkemizdeki kadınların gerekçesiyle aynıdır. Mirabel Kardeşler’in savaşında bedel ödemeyi göze almaları, mücadelelerini (ya da pratiklerini) savaş olarak tanımaları ve buna göre yaşamalarının nedeni, onların bu denli kararlı ve azimli olmalarının gerekçesi; toplumsal ilişkileri değiştirebileceklerine duydukları inanç ve bu inanca duydukları devrim, mücadele aşkıdır.
Mirabel Kardeşler’in mücadele bayrağını 1972 yılında devralan Komünist Parti’nin öncü kadınlarındanMeral Yakar yoldaş ilk adımı atmıştır. Meral’den Barbara’ya, Dilek’ten Sefagül’e uzanan yürüyüşte bugün kadının kurtuluş mücadelesinin bayrağı YDK’lı kadın yoldaşların elinde dalgalanıyor. Mirabel Kardeşleri anarken, kendisine tecavüz eden alçak bir yaratığı cezalandıran Reyhanej Jabbari’yi unutmayacağız. İran, Hindistan, Türkiye, IŞİD gericilerinin kadına biçtiği rol aynıdır. Kadınlar bedenlerini ezen, şiddet uygulayan egemenlere karşı birleşerek mücadelelerini yükseltmeliler. Egemen toplum içinde kadını “namus”u olarak ve kabul eden erkeklerin kadına yönelik tecavüz, kadının yaşamını tehdit etmeye devam ediyor. Mevcut toplumsal ilişkiler içinde, “namus” adına işlenen kadın mücadelesinin ideolojik bir mücadele olduğunu bilerek mücadeleyi yürütmeliyiz.
Mirabel Kardeşler’den Merallere, Beşlere, Reyhaneh ve Arîn’e kadın mücadelesi YDK’nın mücadelesidir. Kadınlar, kadına yönelik uygulanan şiddete karşı “Vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi” şiarıyla mücadelelerinin serüvencileri olarak, yaşam ateşini kavga ateşine dönüştürerek yeni yaşamın kurucusu oluyorlar. Yeni yaşamı kurma mücadelesinde kadın yoldaşlarımızdan eşitliği, özgürlüğü öğrenerek ilerleyeceğiz. Kendimizi değiştirecek, dönüştürecek, kadın yoldaşlarla yaşamı kuracağız.
Göğün yarısı olan kadın yoldaşlarımızın onurlu mücadelelerini selamlıyorum.
Yaşasın kadınların onurlu mücadelesi!
25 Kasım kavga demek, direnmek zalime karşı durmaktır!
Kahrolsun erkek egemen sistemi
Son sözü Sefagül yoldaşımız söylesin: “Herkes işine baksın!”
Bir ÖG okuru