Trans intiharları politiktir (1)
4 Ocak’ı 5 Ocak’a bağlayan gecede bir çığlık koptu ta yüreğimizin derinliklerinde hissettiğimiz… Bir video bırakarak Boğaz Köprüsü’nden atlayan ve intihar eden genç trans kadın Mehtap Zengin’den (Eylül Cansın) geliyordu bu çığlık… “Çalışamadım” diyordu. “Bir şeyler yapmak istedim, yapamadım. Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler” diyordu gözyaşları içerisinde…
Mehtap’ın intiharı ne ilkti ve ne yazık ki heteroseksist, erkek egemen sistem ve bunun şekillendirdiği toplumsal yapı, LGBTİ’lere ve daha çok da translara insanca yaşam hakkı vermemekte bu denli ısrarcı iken son da olmayacak. Diğer LGBTİ intiharlarını unutmadık henüz!
Önce İsa gitti…
Azerbaycan’da Azad LGBT grubunun başkanı olan İsa Şahmarlı, giderken ardından şu notu bıraktı: “Gidiyorum. Herkes hakkını helal etsin. Bu ülke, bu dünya bana göre değil… Mutlu olmak için gidiyorum… Anneme de onu çok sevdiğimi söyleyin. Hepiniz ölümümde günahkârsınız. Bu dünya benim renklerimi taşıyacak kadar güçlü değil. Elveda.”
Sonra Okyanus…
“Ne boka yaradı ‘normal’ olmak!” notunu bıraktı arkasında. Okyanus Efe Özyavuz’un bu notu, bir gerçeğe toslattı bizi.
Sonra da arkasında not bile bırakmayacak kadar yaşamdan beklentisini kesen Figen, kendini Mersin’in serin sularına bıraktı. Hayatı boyunca devlet-polis-toplum tarafından her türlü ayrımcılık ve yok sayılmaya maruz kalan Mersin 7Renk LGBT üyesi trans aktivist Figen ve yanındaki trans kadınlar polisin sokak ortasında işkencesine maruz kalmış; polis, “İnsanları rahatsız ediyorsunuz. Defolun gidin lan” diyerek biber gazı ve coplarla saldırmış, ardından zorla karakola götürmüş, işkence etmişti.
Şimdi de Mehtap, ardında 2 dakikalık bir video bırakarak gitti. Her ne kadar 2 dakika sürse de orada yaptığı konuşma, o iki dakika devlet-polis-çete ve de toplumun el birliği ile nasıl LGBTİ katliamına soyunduğunu anlatan en acıtıcı cümlelerle doluydu. “Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler” diyen genç bir kadının gözyaşlarıydı bizi kendimizden, toplumsal ikiyüzlülüğümüzden utandırması gereken…
“Bir küçük Eylül meselesi” gibi görünebilir bu olay… Hatta ardında bıraktığı video üzerinden “özenti yarattığı” iddiasında da bulunabilinir. (Keza kimi kaleminden nefret akan sözde yazarlar bu konuda uyarıda(!) bulundular.) Ancak gözden kaçırmamak gerekir ki, kimse 2 dakikalık video için gencecik yaşında yaşamından vazgeçerek, İstanbul’un en soğuk günlerinde kendini Boğaz’ın sularına bırakmaz! Hele de “Nefrete inat, yaşasın hayat” diyerek LGBTİ olmanın zaten devlet-polis-toplum gerçekliğini tüm açıklığıyla yaşamak ve buna karşı hırçın olmak zorunda kalmak anlamına geldiği bir sistemde, bir trans 2 dakikalık melankoli için intihar etmez!
Aynı nedenlerden kaynaklı LGBTİ intiharlarına tek başına intihar da denemez. Bu bir cinayettir. Hem de politiktir! Çünkü İsa’nın, Okyanus’un, Figen’in, Mehtap’ın ve sayısını bilmediğimiz isimsiz LGBTİ’nin önüne tek seçeneğinin(!) “ölüm” olarak sunan devlet-polis-çete-toplumun ortaklığıdır. Kimliklerinden kaynaklı ötekileştiren, ayrımcılık ve baskıyı derinleştiren, buradan nemalanan, LGBTİ’leri maddi ve manevi sömürü aracı olarak gören-faydalananlardır. İkiyüzlü ahlakları adına LGBTİ’lere yaşam hakkı tanımayan ve aynı zamanda trans seks işçilerinin en afili müşterileridir.
Bir kez daha hatırlatalım; cinsiyeti, cinsel kimliği ne olursa olsun (LGBTİ bile olsa) LGBTİ’lere dönük ayrımcılığı derinleştiren, bu ayrımcılıktan nemalananların karşısında olmaya devam edeceğiz. Bu kez Mehtap’ın anısına… Mehtap’ın intikamı için…
“Trans intiharları politiktir” şiarıyla hazırladığımız diziye röportajlarla devam edeceğiz.
Yeni Demokrat Kadın