YDK: “Nesibe… Daha yapacaklarımız vardı”
Devrim ve demokrasi mücadelesinin bir de sessiz emekçileri vardır. Bilinmez, tanınmaz, ama bu mücadeleyi inşa ederken vazgeçilmezdirler. Gözaltına alındıklarında karakollarda, adı-sanı bilinmedik kör hücrelerde, hapishanelerde işkenceye maruz kalırlar acımasızca… Vücutları yara-bere içindedir ama yürekleri yan hücrede slogan atan yoldaşlarının haykırışları ile yeniden bağlanır mücadeleye ve cellatlar karşısında “ser verip sır vermeyen” bir geleneğin temsilcisi olduğu bilincinde güç kazanırlar. Mücadelenin ihtiyacı olan her alanında kırda, şehirde, dernekte… sanki yıllardır oradaymışçasına yerlerini alırlar.
İşte Nesibe’nin yaşamının özeti de tam olarak böyle…
Metris’te işkenceden geçen, Munzurlarda kadın savaşçı olarak yerini alan, Dersim ve Elazığ’da yerel bölgelerde çalışan, İstanbul’a geldiğinde ise tüm demokratik mücadele alanlarında faaliyet yürüten Nesibe ile yolumuz Yeni Demokrat Kadın çalışmamıza ilk başladığımız dönemlerde kesişti. Gözlerinin yoldaş sıcaklığı ile bakışını gizleyemeyen sert duruşu, mücadeledeki samimiyetini de gizlemeye yetmiyor, her hareketi ve her konuşmasında kendini belli ediyordu.
Kadın mücadelesinde ilk adımların atıldığı yıllarda birçok kişide olan önyargının aksine Nesibe bu mücadelenin hep içinde yer aldı. Onun haberi olmadan yapılan bir toplantı, bir etkinlik bir sonraki biraraya gelişimizde tartışma ve sitem sebebi olurdu.
Nesibe ile ilgili konuşacak, anlatılacak çok şey var. Onun mücadeledeki duruşu ve sessiz emekçiliği aynı zamanda kadın kimliğinden kaynaklanıyordu. Birileri geçmişte bıraktığı devrimci süreçleri üzerinden prim yaparken; o bir yandan çalışıyor ve çocuklarına bakıyor, bir taraftan mücadeleden geri kalmamak için yoldaşlarının gözünün içine bakıyordu tüm sıcaklığıyla… 90’lı yılların en sert rüzgarlarına karşı bile dimdik duran Nesibe, bu dönemlerini ne bir parça övünç için anlatırdı ne de buradan kendisine bir pay çıkarırdı. Kemoterapi tedavisi gördüğü dönemde, yani geçtiğimiz yıl Ocak ayında bile şehit anması eylemlerinden geri kalmamış, bu saflarda yerini almıştı.
Vardık, varız, var olacağız!
Gaz, gözaltı ve darp tehlikesi gözetmeden eylemlerde yerini almaktan çekinmeyen Nesibe’nin hastalığının ilk günlerinde doktorlar, boğazında oluşan kitlenin yoğun gaz dumanından kaynaklandığını söylemişti. Ve kısa bir süre sonra da bu kitle kansere dönüşmüş ve Nesibe için yeni bir mücadele başlamıştı.
Nesibe, bu mücadelesinde de savaşmaya girişmiş ve hastalık bedenini çok yorgun düşürene kadar hiçbir mücadele alanından geri kalmamıştı. Çünkü Nesibe de biliyordu ki, bu kanser vücudunun doğal bir tepkisi değildi. Aksine Metris’teki işkence tezgahlarından Gezi İsyanı’ndaki gaz bombalarına kadar devletin bu ülkede onurlu bir yaşam sürmek isteyenlerin mücadelesine dönük zulüm ve işkence dolu uygulamalarının bir sonucuydu onun kanseri… İşte tam da bu yüzden Nesibe’nin katili devlettir. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz!
Her ölüm erken ölümdür Nesibe… Daha yapacak çok şeyimiz vardı birlikte…
Bizler Yeni Demokrat Kadınlar olarak, Nesibe’den bir kez daha şunu öğrendik: Biz devrim ve demokrasi mücadelesinin içinde hep vardık, varız ve kadın bilincimize eklediğimiz Nesibe ile var olmaya devam edeceğiz.
Yeni Demokrat Kadın