Ankara YDK’dan: 8 Mart Üzerine
Erk şiddetinin had safhaya ulaştığı, yüzyıllardır süregelen kadının ötekileştirilme, değersizleştirilme halinin kafamıza kafamıza vurulduğu, ataerkinin gücünü kaybetmemek uğruna her yönteme acımasızca başvurduğu bu günlerde, belki de tarihin en kalabalık, en güçlü, en coşkulu, en organize 8 Mart’ını geçirmiş olmaktan dolayı gurur ve mutluluk duymaktayım. Ankara YDK olarak bu sürecin en başından itibaren içinde bulunup önemli sorumlulukları başarıyla yerine getirmiş olmamız ise ayrı bir övünç bizim için.
Biz, Ankara Kadın Platformu ile beraber bu 8 Mart örgütleme sürecinde yasta değil, isyandayız dedik ve isyanımızı daha güçlü haykırabilmek için günlerce, haftalarca çok yoğun çalışmalar geçirdik. Yorulduk, yoruldukça daha çok koşturduk. Daha büyük bir azimle saldırdık. Afişler hazırladık. Sesimizi daha gür nasıl çıkarabiliriz diye kafa patlattık dersem abartmış olmam sanırım.
Tam 8 Mart arifesinde açmış olduğumuz stant ile daha çok kadına ulaşabildik. Fakat stantta beni en çok etkileyen olay, emekli öğretmen bir kadının yanımıza yaklaşıp yıllarca, profesör olan kocasından gördüğü şiddeti anlatmasıydı. Selam dahi vermeden anlattı yaşadığı ıstırabı, acıyı, hamileyken yediği dayaktan dolayı çocuğunun hasta doğmasını. Uzaklaşırken elini tuttum, elimi sıktı tüm gücüyle. Çünkü biz kadınların en büyük ihtiyacı birbirimizin elini tutmaktı. Bizim birbirimize ihtiyacımız var her geçen gün daha fazla. O yüzden haykırıyoruz ‘yaşasın kadın dayanışması’.
8 Mart günü ise eylem komitesinde almış olduğum görevden dolayı alanı her açıdan görme şansına vakıf oldum. Biliyordum ki kadınlar sabrını tüketti, direnme gücü dalga dalga kadınları sarıyor. Buna rağmen bu denli güçlü ve bilinçli bir kalabalıkla karşılaşmak heyecanımıza heyecan kattı. Özgecan, toplumun kırılma noktası oldu belki de. İsyanımız, umudumuz oldu. Özgecan’ın direnen ruhu, Tuğçe’nin cesareti, Reyhaneh’in güçlü duruşu ile attık adımlarımızı.
Görevim sebebiyle kortejin en arkasında bulunduğum sırada ise uzakta maviş maviş parlayan bayraklarımızı, çıngıraklı lolipoplarımızı gördüğüm an hissettiklerimi kelimelerle anlatabilir miyim bilmiyorum. Ankara YDK olarak bu sene çok kalabalık bir kortejle katıldık yürüyüşe. Çünkü çoğalıyorduk. Hem de beklenenin ötesinde bir hızla. YDK ile 25 Kasım’da tanışmamın üzerinden bu kadar az bir zaman geçmiş olmasına rağmen gözlemlediğim bu durum karşısında inancımın katlanarak çoğaldığını söylemeden geçersem yazık olur. Bu inancın vermiş olduğu enerjiyle hayatımda ilk defa bu kadar güçlü, bu kadar enerji dolu bir şekilde attım sloganlarımı ve attırdım hatta. Ne mutlu bana!
Ankara YDK olarak, Kobane’de direnen, savaşan ve özsavunma bilinciyle bizlere yol gösteren YPJ savaşçılarına ithafen mor yemenilerimizle katıldık 8 Mart’a. Selam olsun YPJ’ye, selam olsun varlığıyla bize güç veren kadına.
Görünürlük savaşının en büyük savaşçıları olan, erk şiddetini hayatlarının her alanında derinden hisseden LGBTİ’lerin hem örgütleme sürecindeki, hem de alandaki coşkusu ve azmi yürüyüşün en dikkat çeken noktalarından biriydi. Bugün hala kadın hareketi içerisinde bulunanlar arasında dahi cinsel kimlik kriterleri oluşturmaya çalışan, böyle bir hakkı olduğunu sanan insanların var olduğunu ne acı ki gözlemleyebiliyoruz. Kalıplarınız, toplumsal değerleriniz, ahlakınız sizin olsun. Biz inadına daha çok bağırıyoruz ‘Burdayız Aşkım’.
Bu sene 8 Mart pek çoğumuzun gözden kaçırdığı çok önemli bir sorunu fark etmemizi sağladı. Engelli kadınlar sadece engelli olarak, cinsiyetten bağımsız bir noktada görünmekten dolayı duydukları acıyı aktardılar bizlere. Bizler de cinsiyetimizden dolayı tacize, tecavüze ve şiddete uğruyoruz, bizleri de kadın olarak görün artık dediler. Kadın hareketinin içinde biz de varız, var olacağız.
Halaylarla, türkülerle, zılgıtlarla tamamladık günü ve feminist gece yürüyüşünde buluşmak üzere dağıldık. Dinlendik ve ardından çok büyük bir kalabalıkla gece yürüyüşüne başladık. Sokaklar da, meydanlar da, geceler de bizim demek için, bizi eve hapsedemeyeceklerini göstermek için oradaydık hep beraber aynı direniş ruhuyla. Bu ne tek günlük bir heyecan, ne de 8 Mart’a özel bir etkinlik. Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Geceleri size bırakmıyoruz.
Kadınlar artık susmayacak derkenki inancımız artıyor. Savaşma gücümüz artıyor. Her gün daha çok kadın oluyor, her yıl daha büyük kitlelere dönüşüyor. Ve bitmeyecek, azalmayacak bir dirençle bağırıyoruz, JİN JİYAN AZADİ!
Bir YDK’li