Jesca Nankabirwa davası ertelendi
İstanbul: Geçtiğimiz yıl, eylül ayında tecavüze maruz bırakılan ve aynı erkek tarafından bir evin penceresinden aşağı atılarak öldürülen Uganda’lı Jesca Nankabirwa’nın davası bugün görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, tutuklu sanık Enver Dursun‘un duruşma soluna alınmasıyla başladı. Kadın örgütleri ve kadın avukatların takip ettiği duruşmada, avukatların aile adına katılma talebi kabul edilmeyerek, vekalet çıkarılması için süre verilmesine karar verildi. Bu srada sanık avukatı Ahmet Şentürk‘ün söz alarak “Her duruşmada birtakım kişiler gelerek davaya müdahil olmak istiyorlar. Geçen celse de Çağdaş Hukukçular Derneği adı altında bir dernek gelerek davaya müdahil olmak istedi. Biz bu kişilerin davaya dahil edilmesini istemiyoruz. ” demesi dikkat çekti.
Mahkeme heyeti, kadın avukatları dinlemedi
Jesca Nankabirwa’nın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada Enver Dursun, polisler olay yerine geldiği sırada işlediği cinayeti kabul ederek Jesca’yı camdan aşağı attığını itiraf etmiş; ancak sonraki aşamalarda Jesca’nın “kendini camdan attığı“nı iddia etmişti. Mahkeme heyeti ilk celsede olay yerine gelerek, Jesca’nın cesedini sokakta bulan ve binaya girdiklerinde ise saldırganı uyuşturucu kullanmış halde, kanlı bıçak ve satırlarla bularak tutanak tutan polisler tanık olarak dinlenmişti. Bu celse ise, “sanığın olay yeri tutanağına geçirilen beyanları ile sonraki aşamadaki savunmaları arasındaki çelişkinin giderilememiş olması” nedeniyle, tanıklar yeniden dinlenmek üzere duruşmaya getirildi.
Tanıkların tamamının aynı anda duruşma salonuna alınması ve heyet başkanı tarafından “Düzenlediğiniz bu tutanak doğru mu?” şeklinde bir soru sorulması üzerine, Av. Selmin Cansu Demir söz alarak bu durumun usule aykırı olduğunu ve tanıkların birbirlerinden etkilenmemesi ve gerçeğe uygun beyanlarda bulunmaları için yasa gereği ayrı ayrı dinlenmeleri gerektiğini belirtti. Ancak bu sırada heyet başkanı, avukatın itirazını “Siz bir şey söylemeyezsiniz” sözleriyle kesti. Kadın avukatların ısrarlı itirazları sonucu heyet başkanı, tanıkları “Dışarı çıkın, dinlemiyorum. Vazgeçtim” sözleriyle dışarı çıkarttı.
“Fuhuş pazarlığında anlaşamamışlar”
Avukatların hiçbir itirazını zapta geçmeyen heyet, ardından sanık avukatına savunma için söz verdi. Duruşmanın başlangıcından beri davayı takip eden avukatlara hitaben “bu bayanlar” sözlerini kullanan Av. Ahmet Şentürk, cinayete ilişkin savunmasında sürekli olarak “fuhuş” ifadesini kullanarak, yaşananların bir cinayet olduğu gerçeğini gizlemeye çalıştı. Şentürk, savunması boyunca Jesca ile Enver Dursun’un para karşılığı seks yapmak için anlaştıklarını; ancak sonrasında parayı yeterli bulmayan Jesca’nın tartışma sonrası kendisini camdan attığını, saldırgan Enver Dursun’un olayda hiçbir kusuru bulunmadığını ve beraat etmesi gerektiğini savundu. Olayın bir cinayet olduğuna ilişkin delil bulunmadığını iddia eden avukat, Adli Tıp raporu alınması durumunda müvekkilinin “masumiyet”inin açıklığa kavuşacağını belirterek tahliyesini talep etti.
Sanık Enver Dursun’un tutukluluk halinin devamına karar verildiği duruşma; gelmeyen tanıklar dinlenmek ve ardından keşif yaptırılmak üzere 4 Eylül 2015 saat 14.30‘e ertelendi. Duruşma çıkışında da avukatlara dönük provokatif sözlerini sürdüren avukata, mahkeme başkanı “şaka” yollu cinsiyetçi söylemleriyle destek verdi. Duruşma salonu boşaldığı sırada, saldırganın yakınları ve avukatı kadınlara ve avukatlara sözlü sataşmalarda bulundu. Bu sırada saldırganın yakınlarından biri “Ne oluyor burada!” diyerek davayı takip eden gazeteci Burcu Karakaş‘ın üzerine yürüdü. Kadınların tepkisi üzerine güvenlik görevlileri araya girerek kadınların duruşma salonu önünü boşaltmasını istedi. Bu sırada ise, sanık avukatının “Benim duruşmam var, bu durumda nasıl güvenli bir şekilde gidebilirim!” şeklinde bağırarak çevredeki polis ve güvenlikçilerden yardım istemesi dikkat çekti.
“Göçmen kadınlar yalnız değildir!”
Davayı takip eden kadınlar, duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Sınır Tanımayan Kadınlar adına gerçekleştirilen açıklamada, göçmen ve mülteci kadınların yeni bir hayat kurma hayaliyle Türkiye’ye geldikleri; ancak bu kadınların ayrımcılık, ulusal baskı ve sömürü, ucuz ve güvencesiz çalışma ve cinsel şiddetle karşı karşıya kaldıkları belirtildi. Ancak kadınların yaşadıkları bu sorunlara dair korunmasız durumda olduklarının ifade edildiği açıklamada, kadınların sınır dışı edilme korkusuyla yaşadıkları taciz ve tecavüzleri gizlediklerine vurgu yapıldı.
Kadınların taleplerinin,
“ Jesca’yı öldüren kişinin benzer vakalara örnek olacak şekilde cezalandırılmasını, hakkında kadın cinayeti davalarında hep gördüğümüz haksız tahrik ve iyi hal indirimi gibi “erkeklik” indirimlerinin uygulanmaması,
· Acil olarak, Türkiye’de yaşayan göçmen kadınların cinsel şiddete uğradığında başvurabileceği, güvenlik kuvvetleri dışında, sivil, çok dilli bir kriz merkezi kurulması,
· Sınırdışı edilme korkusu olmadan sağlık, barınma ve hukuki destek sağlayan koruma mekanizmalarının oluşturulması,
· İstanbul Sözleşmesi’nin 4.3 No’lu maddesinin doğrudan uygulanmasını, kadına yönelik şiddette koruma yükümlü kamu kurumlarında mülteci, sığınmacı veya göçmen statüsünden dolayı ayrımcılık ve sınırdışı etme tehdidi yaratmadan hizmetlerin sağlanması” şeklinde sıralandığı açıklama; başta Jesca’nın katledilmesi olmak üzere, göçmen kadınlara yönelen şiddet davalarının takipçisi olunacağı belirtilerek sonlandırıldı.