Kürtaj bir sağlık hizmetidir
İstanbul: “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyen başbakan ve bakanlarının çirkin açıklamalarıyla tartışılan kürtaj yasası hızla meclisten geçti. Kürtaj konusu çeşitli yönleriyle tartışılırken bizler de Yeni Demokrat Kadın olarak Jinokolog Doktor Yeşim İşleğen ile bir röportaj gerçekleştirerek tartışmalara dâhil olmaya devam ediyoruz.
– Kendimizi aniden kürtaj tartışmalarının içinde bulduk. Siz hükümetin gündem değiştirmesi ve kürtaj tartışmaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
– Hükümetin gündeminde çok fazla mesele var, hükümet zaten kurucu hükümet gibi çalışıyor. Hemen her konuda bir şeyler söylüyor. Ben bunun bir gündem değiştirme olmadığını düşünüyorum. Yani Uludere bir gündemdi ayrıca bir de kürtajı gündem yaptı yani kürtaj tartışması tesadüf değildir. Zaten hükümet çok uzun süredir aile üzerinden, kadının statüsüne ilişkin yeni düzenleme içerisine girdi. Kadın bakanlığı kapatılıp aile bakanlığı açıldı. Ardından kürtaj tartışmasının yaratılması bir tesadüf değildir.
Bu kadınlara dair politikaların bir süreci ama diğer süreçlerle çok yakın ilişkisi var. Fakat bu süreç kendi başına değerlendirilmesi gereken bir süreç. Çünkü kürtaj tartışması daha farklı bir tartışmadır. Kürtaj tartışması dünyada küreselleşmeyle tekrar başladı. Örneğin Katolikler bu meseleyi çok fazla gündeme getirdiler, dünya genelinde yasaklanmasını istiyorlar. Yani dünya geneline baktığımız zaman tesadüf bir tartışma değildir. Yine Amerika Birleşik Devletlerinde on yıl önce embriyo statüsü konulu çok ciddi tartışmalar yapıldı. Ama orada tabii daha zengin tartışmalar yapıldı izlediğim kadarıyla…
– Türkiye’de daha çok ne üzerinden yürüyor tartışmalar, yani bir kadın yaşamı ile “doğmamış çocuk” üzerinden neden yürüyor?
– Kürtaj tartışması başka bir insanın yaşamı üzerinden yürütülmekte. Yani kadın yaşamı var, bir de sanki başka bir insan var gibi tartışılıyor. Fakat embriyonun statüsü insan statüsü değildir. Kürtaj diyorsak fetüsten söz etmiyoruz. Bir karışıklık var, cenin deniliyor genel olarak ama cenin on haftaya kadar bir embriyo olarak sürdürür varlığını. On hafta hatta bazen on iki hafta olarak da değerlendirilir, ondan sonra fetüs pozisyonunu alır. Fetüs ile embriyo arasındaki fark şudur; fetüs artık gelişiminde niteliksel bir değişim sergilemiştir yani insan olma yoluna girmiştir. Oysa embriyo ağırlıklı olarak genetik materyalin şekillendirdiği kitledir. Ve kendine ait bir sinir sistemi yoktur. Ama bu tartışmaya nereden bakarsak bakalım felsefik olarak yürütülmeyen bir tartışma. Yani daha çok dinsel bağlamda yürütülüyor.
Ben bir hekim olarak şunu söyleyebilirim; kürtaj bana göre bir sağlık hizmetidir. Çünkü kadınların sağlıklarına ilişkin bir hizmettir. Ve ben bu hizmeti yerine getiren bir hekimim. Ben şahsen bu hizmeti yerine getirirken aynı zamanda yaptığım işin felsefesini de tartışırım, araştırırım. Yani biz kürtaj yaparken bir insanı öldürmüyoruz.
– Evet, bizce bu çok önemli yani tartışma sürekli buradan “canlı öldürülüyor” üzerinden yürümekte. Tartışma sanki kürtaj yapan ya da yaptıran bir cinayet işlemiş, bir “suçluymuş” gibi.
– Bu çok gerici bir tartışma. Gericiler bunu böyle tartışır. Embriyo bir öz değildir, fetüs de bir öz değildir. Annenin vücudundan bağımsız olarak yaşatılmak istense de, dünyada ne kadar büyük çalışmalar yapılırsa yapılsın 24 haftanın altında yaşatılamamaktadır.
Üreme ile ilgili projede kadınla erkeğin üreme sürecinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olması gerekiyor. Ama kadın erkek eşitliği sağlanmadan, kadına pozitif ayrımcılık sağlanmadan eşitlik sağlanamaz, bu tartışma böyle yürütülemez. Peki, kürtaj bir hak mıdır? Aslında bir hak değildir. Tarihsel olarak adı hak konulmuş. Zamanında kürtaj yasaklandığı için kadınlar sokaklarda mücadele etmiştir, yani gasp edildiği için bunu hak konsepti içinde değerlendirmişlerdir. Ama kürtaj bir sağlık hizmetidir, kadın kendi bedeniyle ilgili süreçlerde yardımını tıbbi bir yöntemin adıdır.
– Süre ile ilgili tartışmalara ilişkin düşüncelerinizi de alsak, yani 4 haftaya inmesi, on hafta olarak kalması tartışmaları için siz ne düşünüyorsunuz?
– Hiçbir kadın 4 haftalıkken hamile olduğunu bilemez. Böyle bir şey mümkün dahi değil, 4 haftada gebelik bile saptanamaz. En azından 5 hafta olması lazım ama kadının kürtaj olmaya karar vermesi için bir süreye ihtiyacı var. Gebe kaldığını öğrenir öğrenmez hiçbir kadın “ben bunu aldıracağım” demez. Koşulları irdeleyecektir, partneri ile görüşecektir. Yani kadın hamile kaldığında yaşam projesini oluşturur, bu kadar kısa sürede yaşam projesi oluşturulamaz. Yani süre tartışması süreci açıklayacak bir tartışma değildir.
Baktığınızda kürtajın kendisi kadın için sağlık değil ama on haftanın üzerindeki kürtajlar kadın sağlığı için risklidir. Ama önemli olan kadının kürtaj olmasına sebep olacak koşulları ortadan kaldırmaktır.
– Bu son tartışmalarla birlikte bir de gebelik testi yaptıran kadınların kayıt altına alınmasına bakalım, kadının fişlenmesi demek olur bu…
– Yani bu tartışma aslında yeni bir şey değil. Türkiye’de Gebliz denilen bir sistem var. SGK’nın medülle programı sistemidir bu. SGK sistemi içinde muane olan her kadının bilgileri bu sistemin içerisindedir. Ve burada bir mahremiyet butonu vardır. Kadınlar için biz mahremiyet butonu işleriz. Kolay kolay yetkisiz kimse giremesin diye. Ama “yetkili” kimseler girebilir. Ben bu sistem ilk yürürlüğe girdiğinde İstanbul Tabip Odası’na ve Sağlık Müdürlüğü’ne uyarıda bulundum. Bunun kadınlar açısından çok riskli olduğunu, mahrem bilgilerinin ele geçirilebileceği konusunda uyardım. Hatta bundan dolayı bir ölüm oldu. Kadının bilgileri ailesi tarafından bilindiği için hamile olan genç bir kadın intihar etti.
– Yasa görüşüldü fakat pazartesi 3 bakan tekrar görüşecek. Yani acaba devlet doğan tepkiler çekinmekte midir? Yoksa altında başka bir mesele mi var?
– Yani az protesto olmadı. Çok tepki doğdu, başbakanın bu açıklamaları, ardından da hükümet yürüttüğü proje rağmen tepkilerden kaynaklı geri adım atmış gibi. Bence tepkilerden kaynaklı geri adım attı ama süreci daha gizli kapaklı yürütecektir. Yani bu süreç devam edecektir. Çok farklı görüşler var. Ama tartışma kadınlara kürtaj olacakları bir ortam değil de iyi korunma bilinci, erkeklere de bu bilinci aşılayarak kürtaj oranını düşürecek şeklinde olsaydı çok yararlı olurdu. Kürtajı yasaklamak totaliter bir tutum, faşizan bir tutumdur.
– Son olarak eklemek istediğiniz, bir şey var mı?
– Ben başbakanın bu söylediklerine karşılık iyi bir tepki verildiğini ve bir geri adım attırdığını düşünüyorum. Yani bu anlamıyla olumlu buluyorum; Türkiye’de kadınlar kendileriyle ilgili devlet bile karar alsa kendi sözlerini söylemek istediklerini, söz sahibi olduklarını ifade ettiler.