İşkenceci Tarsus hapishane müdürü, Diyarbakır hapishanesi katliamı sanığı çıktı
Tutsak kadınlara yönelik işkence “Tecavüz tehdidi” ve keyfi uygulamalarla gündeme gelen Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi Müdürü Mahmut Çaça’nın, 1996 yılında 11 siyasi tutuklunun yaşamını yitirdiği, 24’ünün de yaralandığı katliamda Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin 1. Müdürü olarak görev yaptığı ortaya çıktı. Mahmut, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden cezaevi katliam davasında sanık olarak yer alıyor.
Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nin yaklaşık bir ay önce açıldı. Açıldıktan sonra kadın tutsaklar buraya sevk edildiği ilk gün işkence kötü muamele ve tecavüz tehdidine maruz bırakıldılar. Sincan Kadın Cezaevi ve Tarsus C Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nden Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’nde sevk edilen kadınlar cezaevinde görevli asker ve gardiyanlar tarafından darp edilerek yerde sürüklenmiş, cinsiyetçi küfürlere ve tecavüz tehdidine maruz bırakılmıştı. İşkenceci asker ve gardiyanlar tutsakların kendilerini darp ettiği iddiasında bulunarak tutuklu ve hükümlü kadınlardan şikayetçi oldu. Ardından kadın tutsaklar, “Burada büyük bir baskı ve şiddet var. Bizim sesimizi duyun” çağrısında bulunmuştu.
Cezaevi’nde işkence ve kötü muameleye maruz bırakılan kadınlarla görüşen İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana ve Mersin şubeleri, cezaevinde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili rapor hazırladı. Raporda, kadın tutsakların tek tek araçtan indirilerek cezaevi müdür ve jandarma komutanının huzurunda “teslim oldum” demeleri yönünde tehdit edildikleri, “teslim oldum” dememeleri üzerine askerler tarafından şiddet gördükleri, yerlere yatırılıp kafalarına postallar ile basıldığı ve saçlarından tutularak yerlerde sürüklendikleri ifade edildi. Kadın tutuklulara yönelik işkencenin soyadları bilinmeyen ancak cezaevi müdürleri olan Şeyma ve Mahmut’un gözü önünde yapıldığına dikkat çekildi. Raporda, işkenceye maruz kalan kadınların, revire çıkarılmadığı, rapor almalarının engellendiği ve cezaevi dışına sevklerinin engellendiği belirtildi. İHD ve tutuklu yakınları, kadın tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamelede bulunan cezaevi görevlileri hakkında savcılığa suç duyurusu ve Adalet Bakanlığına şikayet bulunmuştu.
Fail ‘tanıdık’ çıktı
Yeni açılan Tarsus T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne müdür olarak atanan Mahmut Çaça, daha önce müdür olarak görev yaptığı cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulamaları nedeniyle sicili hayli kabarık. Mahmut, Diyarbakır 24 Eylül 1996 tarihinde 11 PKK’li tutuklunun demir sopa ve çubuklarla katledildiği, 24’ünün de yaralandığı sırada Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1. Müdür olarak görev yapıyordu. Olayların ardından Mahmut görevinden uzaklaştırıldı, katliam ile ilgili açılan davada hakkında “kasten yaralama” suçundan açılan dava zaman aşımı nedeniyle düştü.
Katliamda yaşamını yitiren tutukluların ailelerinin yaptığı itiraz üzerine karar Yargıtay tarafından bozuldu. Mahmut, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Diyarbakır Cezaevi Katliamı davasında sanık olarak yargılanıyor. Katliamın ardından T.B.M.M. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan bir Alt Komisyon, 26 Ekim 1996 tarihinde Diyarbakır E Tipi Cezaevinde incelemeler sonucunda hazırladığı raporda Cezaevinin 1. Müdürü Mahmut’un da ismi geçiyor.
Mahmut, komisyona verdiği ifadesinde yaşamını yitiren tutsakları suçlayarak, müdahale kararını verdikten sonra inisiyatifin müdahaleyi yapan askerlere geçtiğini ileri sürmüş, yaşanan ölümlerden sorumlu olmadığını iddia etmişti.
‘Cezaevi savcısı soruşturma açmadı’
Olaya ilişkin ismin açıklanmayan bir itirafçının rapora yansıyan ifadesinde, müdürün kapıdan içeri girdiğini ve gardiyanların oluşturdukları koridordan geçerek dışarı çıktığını, gardiyanların kendisini olayı göremeyecekleri bir yere götürdüğünü, orada beklerken gürültüler geldiğini, tutukluların ‘kahrolsun işkence’ diye slogan attıklarını söyledi. Meclis raporun sonuç bölümünde cezaevi müdürü ve tutuklulara müdahale eden asker, gardiyan ve polisler için şu ifadelere yer verildi, “Söz konusu şahıslar faili gayri muayyen şekilde kanunun ve zaruretin tayin ettiği hududu aşarak adam öldürmeye ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan yargı önüne çıkarılmalıdır” denildi.
Olaydan sonra başka illerdeki cezaevlerine atanan Mahmut’un ismi 2013 yılında Müdürü olduğu Çankırı Cezaevi’nde PKK’li tutuklu ve hükümlere yönelik uygulamalarıyla gündeme geldi. İHD, Çankırı E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 2013 yılında tutuklu ve hükümlülere yapılan saldırılara ilişkin hazırladığı araştırma ve inceleme raporunda Cezaevi Müdürü Mahmut Çaça ve gardiyanların tutukluları saldırıp darp etmesine rağmen, cezaevi savcısının bu kişiler hakkında soruşturma açmadığı belirtildi. Cezaevi Müdürü Mahmut’u katliamın yapıldığı Diyarbakır E Tipi Cezaevinden tanıyan hükümlülerden Feyzi Ayzit’in raporda yer alan ifadesinde, Mahmut’un Diyarbakır Cezaevi katliamında parmağı olduğu, kendisini tanıdığını, o tarihte arkadaşlarını katledenin bugün de bunları yaptığını ifadesinde yer verildi.
‘Cezasızlık politikaları sonucu olarak ödüllendirilmiştir’
Konuyla ilgili görüştüğümüz cezaevindeki bazı tutuklu ve hükümlülerin Avukatı Gülşen Özbek, Tarsus T Tipi Cezaevi’nin hukuk dışı ve insanlık dışı uygulamaların merkezi haline geldiğini belirterek, “Bizler Tarsus cezaevinde kadın tutuklu ve hükümlülere yönelik özel bir uygulamanın olduğu görüşündeyiz. Adalet Bakanlığına yapmış olduğumuz başvuruda cezaevi idaresinin denetim dışında olduğunu belirterek, bu hususun ayrıca araştırılmasını talep ettik. Tarsus cezaevinde yaşanan uygulamalar ile Diyarbakır E Tipi Cezaevinde 1990 yıllarda yapılan uygulamaların örtüşmüş olması bize bu kanaati uyandırmıştır. Şu an için Tarsus Cezaevi’nde birinci müdür olarak görev yapan Mahmut Çaça, 1996 yılında 11 PKK’li tutuklu ve hükümlünün işkence yapılmak suretiyle öldürüldüğü cezaevinde 1. Müdür olarak görev yapıyor. Cezasızlık politikasının sonucu olarak ödüllerinden Mahmut Çaça görev yaptığı cezaevlerinde yoğun bir şekilde hak ihalelerinin yaşandığı çeşitli STK’lerin raporlarında da ortaya konulmaktadır. Bu kişi daha önce Çankırı E Tipi Cezaevi’de hükümlü ve tutuklulara işkence ve kötü muameleleri uygulamalarıyla gündeme gelmiştir. Biz bu nedenle Tarsus Cezaevinde gelişebilecek olası vahim durumlardan kaygı duyuyoruz. Nasıl da olur böyle bir sicile sahip bir kişiye sınırsız yetkiler veriler cezaevi müdürü olarak atanır. Bu kişi bir an önce görevden alınmalıdır ” diye konuştu.
Gülşen, cezaevinde keyfi uygulamaların son bulması ve sorumlular hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılması için Adalet Bakanlığına ve cezaevi savcılığında girişimlerde bulunduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını ifade etti.
Diyarbakır Cezaevi’nde ne olmuştu?
Diyarbakır Cezaevi’nde 1996 yılında gardiyan ve askerlerin tutuklulara saldırması sonucu 11 tutuklu hayatını kaybetmiş, 24 tutuklu ise yaralanmıştı. Katliamda, Erkan Hakan Perişan, Cemal Çam, Hakkı Tekin, Ahmet Çelik, Edip Dilekçi, Mehmet Nimet Çakmak, Rıdvan Bulut, Mehmet Kadri Gümüş, Kadri Demir, Mehmet Arslan ve Hakkı Tekin isimli tutuklu ve hükümlüler yaşamını yitirmişti. Aralarında asker, polis, gardiyan, cezaevi doktoru ve cezaevi müdürünün de bulunduğu toplam 72 sanık hakkında 1996 yılında açılan dava 27 Şubat 2006’da sonuçlanmış ve 62 sanığının “kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek”, “görevi kötüye kullanmak” suçlarından 5’er yıl hapis ve 3’er yıl kamu hizmetinden men cezasına çarptırmıştı. Mahkeme 3 sanığın beraatına karar verirken, o dönem Cezaevi’nin 2. Müdürü olan Mahmut Çaça’nın da aralarında bulunduğu 7 sanık hakkında açılan davayı ise “zaman aşımı”nı gerekçe göstererek düşürmüştü. Olaylarda ağır yaralanan ve daha sonra hayatını kaybeden Kadir Demir’in tedavi altına alınmadan Antep Cezaevi’ne sevk edilmesi nedeniyle haklarında dava açılan 17 kamu görevlisinin dosyasının da bu davayla birleştirilmesi sonucu sanık sayısı 89’a yükselmişti. Yerel mahkemenin kararında usul ve esas yönünde eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle 2 defa Yargıtay’dan dönmüştü. Dava Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
Öte yandan, olayın yaşandığı tarihte Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık Şube Müdürlüğü’nde yüzbaşı olan ve davanın sanıklarından Vedat Çolak’ın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Jandarma Genel Komutanlığı Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’na terfi ettiği ortaya çıkmıştı. (Gazete Sûjın)