YDK’dan 3 günlük tatil kampı: “Birbirimize yeniden dokunmak!”
Yeni Demokrat Kadın yoğun ve yorucu bir süreci geride bırakarak birçok başlık üzerinden bir eğitim kampı ve atölyeler gerçekleştirildi.
Derginin çıkması ardından dergideki konuları da kapsayan atölye başlıkları ile hem tartışmaya açık birçok konu için birçok kadının fikrini bir araya getirmek hem geçtiğimiz yıl atladığımız tatil kampımız vesilesiyle kadınların yan yana gelmesi, birbirine dokunması amacıyla yeni bir kadın alanında buluştuk. Yeni diyorum çünkü her kamp, kendi özgünlükleri, kendi iç enerjisi ile yeni bir kadın alanı oluşturuyor. Bu tatil kampımızda da yeni tanıştığımız ya da ilişkide olan veya birlikte faaliyet yürüten kadınlar olarak daha yakından ilişki kurmak veya birbirinden öğrenmek için önemli bir çalışma yapmış olduk.
“Özel olan politiktir”
İlk gün tanışma bölümden sonra YDK’nın daha önce gerçekleştirdiği tatil kampların bize kattıkları anlatılarak yapılacak atölyelere dair kısaca bilgi verildi. Her kadının kamptan beklentileri dile getirildikten sonra her kampta olduğu gibi burada da ilkeler belirlendi. Bu ilkeler çerçevesinde ilk atölye başladı. “Özgüven ve İnisiyatif” başlıklı atölye başlangıç için önemli bir atölye oldu. Çeşitli oyunlarla yapılan atölyede çıkan her fikir ile başka bir tartışma başlayabiliyor, çok çeşitli fikirlerle tartışma oldukça zenginleşiyordu.
“Özgüven: Genel olarak, her ne gelişirse gelişsin, olumlu olumsuz kendine güvenini kaybetmemek!”
“İnisiyatif: İşlerimi düzenleyebilme konusunda dağınıklığıma tek başıma son verebiliyorsam inisiyatifimdir!” gibi farklı tanımlamalar çıktı ve her kadın kendi yaşamından kendisine dair tanımlamalarda bulundu.
2. gün “özel alan politiktik” diyerek flört şiddeti ve şiddetin normalleştirilmesi atölyesi gerçekleştirildi. Bu atölyede ikili ilişkilerine dair deneyimleri ile bu alanlarda örtülü bir şekilde devam eden erkek egemenliğine karşı mücadeleyi gelişmek, yeniden beslenen erkek iktidarını kadınların birleştirdiği deneyim ile açığa çıkarmak gibi bir dizi amacı içinde barındıran tartışmalar yaptık ve oldukça verimli geçti. İkili ilişkilerde eşitsizliğe karşı her kadının verdiği mücadele kadının güçlenmesi önemli bir yerde duruyor.
2. günün diğer atölyelerinden biri de Özsavunma oldu. Bu bölümde bir arkadaş bildiği özsavunma tekniklerinden birkaç tanesini gösterdi. Bu teknikleri her kadın tek tek çalıştı. Ancak daha kapsamlı bir öğrenme için özsavunma derslerine katılmak gibi bir hedef tartışıldı.
Cinsellik atölyesi ise “sessiz, konuşulmayan, tabulaştırılan” başlıkları tartışmak ve kadınların buradan kendilerini güçlendirmeleri gibi bir tartışma açmanın adımları açısından önemli bir yerde duruyor. Başlangıç anlamında önemli bir giriş yapılan bu atölyenin birçok ara başlığına dair değinilerde bulunsak da tartışılacak çok şey olduğu ortada.
Bugünün son atölyesi “Seks işçileri”ni ise İstanbul LGBTİ’den Kıvılcım Arat’ın katılımı ile gerçekleştirdik. Bu bölümü seks işçiliği ve göçmen (özellikle Suriyeli) seks işçileri diye ikiye ayıran Kıvılcım, önemli birçok nokta üzerinde durdu.
“Seks işçiliğine yaklaşım seks işçilerin görünmezliğini ve şiddetin boyutunu artırdı” diyen Kıvılcım “Sosyalistlerin baktığı yer işçilik ve ahlak arasına sıkışmış durumda. Sosyalist çevrelerde kadınlar bunu daha fazla tartışıyor ama bu konuda yön veren genelde yine karar mekanizmasındakiler erkekler. Onlar da ahlakçılık yaparak yaklaşıyor. Alternatif kadın hareketlerinin yapması gereken bu konuya daha içinden bakabilmektir. Güvenceli çalışma alanı üzerinden politika üreterek gerek yaklaşmak ancak bu sosyalist hareket içerisindeki kadınlar için bu zor” şeklinde konuşarak bence önemli bir noktaya dikkat çekti. Suriyeli seks işçileri bölümünde ise çeşitli bilgiler veren Kıvılcım bu bölüm üzerinde daha fazla durmanın önemli olduğunu vurguladı.
3 gün devam ettiğimiz tatil kampının son atölyesi “Beden olumlama” başlığıyla yapıldı. Bu konu birçok kadın için yeni bir konuydu. Keza dünyada da yeni yeni tartışılmaya başlanan bu başlık hızla kadınların gündemine giriyor. Çünkü başta kadınları ve erkekleri de “ideal beden” kalıplarına koyan bu anlayış aslında toplumsal cinsiyetten beslenmekte. Verimli ve keyifli bir tartışma başlığı olan bu bölüm tartışmaya devam edilecek gibi. Kadınlar mücadele edeceği “ideal beden” anlayışına karşı parça parça ve sürece yayarak kendilerini daha güçlü kılabilirler fikri öne çıktı.
“Birçok alanda paylaşmak istediğim, kendimde aşmaya alıştığım, çevremdeki kadınlarla ilgili ilişkilerimi tartıştım. Çözüm yolu aramaya çalıştığım bir yerdi. İlk defa kamp deneyimim oldu. Keyifliydi. Kendi iç dünyamda yükselip alçaldığım içe yolculuğum oldu. Bütünlüklü farklı yaşamlarla tartıştım. Yoruldum. Keşke birkaç gün daha sürseydi dedim.”
“İlk kez kampa katıldım. Kafamda kampa gelirken beklentilerimden bahsederken bir şekilde törpülemeyi daha doğru şekilde ortak doğruyu bulmayı hedefledim. Bir şeyleri törpülemeliyim dedim bu süreçte. Sürekli zaman geçiriyoruz birlikte ama uzun zamandır birbirimize bu kadar değmemiştik. Birilerin hayatına daha fazla dokundum. Birlikte yaşam alanları oluşturabilmeyi öğretti. Biraz daha esnek olabilirdi. Bir şeyleri çok yoğun ve yapmak zorunluluğu için yaptık. Ama bende itici bir şey hissettirmedi” gibi yorumlar kampın ihtiyacın ürünü olduğunu ve özellikle yeni katılan kadınlar açısından önemini gösterdi.
Bence değerlendirmeler bu tarz kampların olumlu ve olumsuz yanlarını ortaya koyma özelliğinden kaynaklı oldukça değerli. Katılan her kadının ne beklediğini ve beklentilerinden hangilerinin gerçekleştirdiğini, kadın alanında oluşan tartışmalarla birbirlerine dokunması gibi sonuçlar çıkması oldukça değerli. Keza bu tür çalışmalar kadınların YDK’yı daha yakından tanımasına da vesile oluyor.
Bir YDK’lı