“Buna ihtiyacımız vardı…”
Şiddet atölyesinden deneyimler
YDK bünyesinde kurultaya hazırlık için bir dizi eğitim amaçlı atölye çalışması kararı alarak 6 atölye oluşturmuştuk. Biz de bu atölyelerden biri olan “Şiddet Atölyesi” olarak çalışma yürüttük.
Bu çalışma süresince atölye çalışmamızın deneyimleri, bize katkıları ve bu çalışma süresince açığa çıkan eksiklerimizi tespit ettik.
Şiddet atölyesi olarak ilk etapta çalışmamıza konu başlıklarını belirleme ve bu doğrultuda konu araştırması için görev dağılımı yaptık.
Kısaca konu başlıklarımız şöyleydi;
a) Şiddet ve kökeni üzerine
b) Devlet şiddeti ve şiddetin üretilmesinde devletin rolü
c) Fiziksel şiddet ve kadın cinayetleri
d) Aile içi şiddet aile içi midir?
e) Kadın ve ekonomik şiddet
f) Mobbing
g) Psikolojik, cinsel şiddet ve erkekliğin yeniden üretilmesi
ı) Dinin şiddetin üretilmesindeki rolü
Atölyemizde 5 kadın yoldaşımız yer aldı.
Atölye konularının belirlenmesinden sonra haftada bir gün bir araya gelerek belirlemiş olduğumuz konularımız üzerinde yapmış olduğumuz araştırma, okuma ve materyallerle çalışmalarımızı perçinledik, beraber tartıştık.
Bu çalışma tarzı esnasında araştırmalarımızın kaynaklarına hassasiyet ve anlatım dilini önemseyerek ilerledik. Bu ilerleme devamında çeşitli kaynak ve okumalardan yapmış olduğumuz notlarımızı kabaca yazıya dökerek üzerinde okuma ve tartışmalar yaptık. Çalışma sürecimiz bu şekliyle her hafta aldığımız toplantı gününü atlamadan, bir taslak oluşturuluncaya dek devam edildi. Tabii bu çalışma esnasında elimizden geldiğince planlı, ciddi ve özverili olmaya çalışmanın yanında fark ettiğimiz eksiklerimiz de açığa çıkmıştır.
Bunlar nelerdi?
Belirlediğimiz atölyeye gün ve saatinde gidilmemesi, birbirimizin arasındaki iletişim kopukluğu, bir önceki toplantıda alınan çalışma kararının bir sonraki toplantıda yeterince önemsenmeyerek ciddiye alınmadığının görülmesi.
Bunu kaynağına indiğimizde aslında karşımıza yine o toplumsal rollerin açığa çıktığını görebiliyoruz. Üzerimize aldığımız görevleri, sorumlulukları tamamlama noktasında yaşadığımız bu sıkıntının sonuçlarını elbette hem sorumsuzluk hem küçük burjuva alışkanlıklarında ısrar hem kadın çalışmalarını arka plana itme şeklinde açıklayacağız. Ancak meselenin kökenine indiğimizde karşımızda bin yılların omzumuza yüklediği edilgenlikle karşı karşıya olduğumuzun bilincinde olmalıyız.
Hiçbirimiz hayatın bilincine vardığımız küçük yaşlardan itibaren kararlarına kendi başına karar vermemiştir. Giyeceğimiz giysiden oynayacağımız oyuncağa, gideceğimiz okuldan arkadaşlık yapacağımız insanlara, evleneceğimiz kişiden boşanmak isteğimize kadar hayatımızın hiçbir alanında söz sahibi olamayan bizler, şimdi YDK içinde örgütlenerek kendi kararlarımızı kendimiz alabilmenin, birey olup hem kendimiz hem de diğer kadınlar için mücadele edebilmenin peşindeyiz.
Şüphesiz bu o kadar kolay olmuyor. Bu atölye çalışması sırasında bir kere daha gördük ki, edilgenlik hala başımızda bela ve bela olmaya devam edecek. Buna karşın atölye içinde birbirimizle bu yönlü sohbetler içerisine girmek ve birbirimizi değiştirip-dönüştürmek için çabalarımız da oldu.
Bunun yanı sıra birçok olumlu ve bir o kadar önemli gelişmeler de yaşadık.
Atölyede bulunan kadın yoldaşlarımızın çoğu birbirini ya eylemlerden ya da etkinliklerden tanıyordu. Bu çalışmamızla birbirimiz arasında paylaşımlar, sohbetler ve sürekli iletişim halinde olma zorunluluğu aramızdaki samimiyeti ve kaynaşmayı artırdı. Birbirimizi tanıyarak daha uyumlu bir çalışma yürütmeye başladık.
Bunun bir sonucu olarak bu birarada olma, birlikte tartışma ihtiyacından kaynaklı bu ve buna benzer çalışmaların yapmayı sürdürmek istememiz atölyemizin diğer bir önemli sonucuydu. Bu durum aynı zamanda örgütlenme temelli geliştirilmesi gereken ve bu potansiyeli taşıyan bir ihtiyaç olması açısından önemlidir.
Hemen her atölye bu konuya değindi ve değinecektir: Bizim açımızdan da bu atölyenin en önemli kazanımı araştırma-inceleme yapmak açısından bize kazandırdığı deneyimler. Her birimiz birçok kitap, dergi, makale okuyup, buradan notlar çıkararak yazılarımızı hazırladık. Böyle çalışmalar yapmak herkes için önemli, ancak biz kadınlar açısından çok daha değerli ve önemlidir. Sürekli pratik işlere kaçmak isteyen, bunların arkasına sığınan bizler bu atölye çalışmaları ile politika üretme konusunda çok ciddi adımlar atmaya başladık.
Önümüzdeki süreçte kadın yoldaşlarımızla yeni bir çalışmada bu eksiklerimizin ve bize kattığı tecrübenin ders niteliği taşımış olmasıdır.
Peki neler tartıştık bu atölyede?
Din ve kadın üzerinde en çok tartıştığımız konu oldu belki de. Din deyince yalnızca İslamın değil, tüm büyük dinlerin kadına yönelik şiddeti beslediği üzerinde durduk. Devletin iki yönlü şiddeti diğer bir tartışma başlığımızdı. Bir yandan birey olmaya çalışan ve var olan sisteme karşı mücadele eden kadınları özellikle cinsel şiddet yoluyla hedef tahtasına oturtan devlet bir yandan da günde 3-5 arasında kadının yaşamını yitirdiği ülkemizde karakolları, savcılıkları, mahkemeleri, siyasetçileri ile şiddeti teşvik ettiğini ve yeniden ürettiğini tartıştık. Bu atölyede eksik kalan yanımız şiddete karşı örgütlenme konusunda yapılabilecekler.
Ama eksileri-artıları ile birlikte bu 1,5 aylık süreçte birlikte neleri yapabileceğimizi görmek, birbirimizden güç almak adına güzel şeyler yaşadık. Buna ihtiyacımız vardı gerçekten. Şimdi sıra bu atölyeleri büyütüp, süreklileştirmekte…
İstanbul’dan bir YDK’lı