İzmir’de ev emekçisi ve öğrenci kadınlarla pandemiyi konuştuk. “Pandemiyi bir de bana sor” diyen kadınlar pandemi ve “normalleşme”de yapılan düzenlemelerde kendilerinin olmadığını anlattılar.
Ev emekçisi Ebru, “iki çocuğum var, çocuklarımı ve kendimi nasıl koruyacağımı bilemedim. Çok korktuk, endişelendik. Devlet sağlıklı açıklama yapmıyordu. Bu dönemde aç kaldık gerçekten, parasız kaldık. Çocuklarım okula gidemedi, eşim çalışamamadı” diyerek kendisinin pandemiyi hangi koşullarda yaşadığını anlattı. Devletin yoksulların yanında olmadığını belirten Ebru, ne pandemi öncesi yaşamından ne de “normalleşme” denilen süreçten memnun olmadıklarını ve bu yüzden bu kampanyaya ses olduğunu söyledi.
“Alışmak zorundalar”
8 Mart’a katıldığı ve lezbiyen olduğu öğrenildiği için okulundan edilen ve bu yüzden evde çalışmak, çocuk bakmak zorunda kalan arkadaşımız, pandemi boyunca evde tedirginlik içinde geçirdiklerini ve çalışan anne-babasının çalışamaz hale geldiğini anlattı.
Tüm aile olarak evdeyken telefonunu bile kullanamaz hale geldiğini anlatan arkadaşımız, hiçbir şeyin normalleşmemesine karşın “normalleşme” ile tehlikeli bir sürece itildiğimizi söyledi. Arkadaşımız, egemenlerin “normalleşme”si karşısında bizim normalimizin mücadele olduğunu vurgularken, egemenlerin LGBTİ+’lara dönük nefret dolu dilinin korkutucu olduğuna ve büyük devletin de, küçük devlet olan ailenin de kendilerinin cinsel kimlik ve yönelimlerine alışmak zorunda olduğuna vurgu yaptı.