DeneyimGüncel

DENEYİM | “Bir genç kadının hikayesini anlatacağım sizlere…”

Esenyurt, İstanbul’un en kalabalık ve işçi-emekçi nüfusunun en yoğun ilçelerinden biri... Burada birçok sektörde fabrika ve işyerleri bulunur. Tekstil de önemli sektörlerden biridir. Kadınların yoğun olarak çalıştığı tekstilde bir genç kadının öyküsünü dinliyoruz. 19 yaşındaki Nur, kendi öyküsünü kendisi kaleme aldı:

Bir genç kadının hikayesini anlatacağım sizlere… Aile sevgisi nedir bilmeyen, küçük yaşta ailesi için okulu bırakıp çalışmaya başlayan bir genç kadın! Sizi gerçek bir hikayeye götürüyorum, evet başlayalım.

Ben Nur. Küçük bir kız çocuğuydum, okula gidiyordum ve hayallerm vardı her kız çocuğu gibi. Doktor, hemşire, avukat, polis olmak istiyordum. Biz 3 kardeşiz. Babam rahatsızdı biraz ve bu rahatsızlık babamın çalışmasına engel olmuştu. Bir süre kenara attığı birikimle geçindik ama o da bir süre sonra bitmeye başladı. Sıkıştık, elektriğimizi kesmislerdi ve bu çok zoruma gitmişti. Ben de sonra okulu bırakma kararı aldım. Babama dedim, “babacığım ben okumak istemiyorum, artık çalışmak istiyorum.” Babam “oku kızım” dedi ve beni okula gönderdi ama benim içim el vermedi. İkna edip okulu bırakıp küçük bir tektsile girdim, çalışmaya başladım.

İlk maaşımı aldım, koşa koşa eve gelip “babacığım bak kızının ilk parası” dedim. Çok mutluydum. Sonra babam iyileşmeye başlayıp işe girdi, ikimiz çalışmaya başladık. Her şey yolundaydı. Ama bir anda ne olduysa, babam bana kötü davranmaya başladı. Gözünü para hırsı bürümüştü resmen. Maaşı eksik getirdiğimde sitemler, hakaretler ediyordu. Yaklaşık olarak 3 sene sürdü. Bu durum benim psikolojimi bozmaya başlamıştı, daha çok küçüktüm.

Sonra benden yaşça büyük bir biriyle tanıştım. Sevgiyi o kadar unutmuştum ki, bana ilk mesaj attığında “ne kadar güzel gülüyorsun” demişti. Ben o kelimeyle mutlu olup konuşmaya ve onu sevmeye başladım. Onun sesini duyunca mutlu oluyordum, beni mutlu ediyordu. Daha 14 yaşındaydım. Ailem öğrendi, dediler ki “biz de tanışacağız, sizi evlendireceğiz.” Ben çok mutlu olmuştum, toz pembe hayaller kuruyordum. Güvenmiştim, sevdim zannetmiştim, daha samimi olmuştuk.

Bir gün evine gitmiştim onun. Beni öpmeye başladı, engelleyemedim, bakireliğimi bozmuştu. Korktum, gecelerce ağladım, sonra kendi kendime “evleneceğiz zaten, birşey olmaz” demeye başlayıp kendime özgüven vermeye başlamıştım. Bir süre sonra beni kısıtlamaya başlamıştı. Makyaj yapmamı, dar giyinmemi, pantolon giymemi istemiyor, uzun ve bol şeyler giymemi istiyordu. “Evlenince hiçbir erkek akrabanla görüşmeyeceksin” diyordu. Oysa tüm bunlar bir kadının hakkıdır. Benim de hakkımdı, ben daha çocuktum. Daha doğtusu yaşadıklarım, bana çocukluk yaşatmamıştı. Hep oldun davranmaya çalışmıştım. Çalışmak zorunda kalmıştım. Bu yüzden bana koyduğu kısıtlamaları kabul etmedim, o da benden ayrıldı.

Dünyam başıma yıkılmıştı, korkmuştum. Ya bakire olmadığımı birine söylerse, babamlar öğrenirse diye her gece yastığımı ıslatana dek ağlıyordum. Ve o anlarda en çok ihtiyacım olan şey, annemin saçımı okşayıp benimle yatmasıydı. Ama istememe rağmen yatmamış, saçımı okşamamış, üstüne üstlük “ağlayıp zırlamayı kes” diye fırça atmıştı. Babam artık küfür etmeye başlamıştı. Ailem sevgi göstermiyor, yaşadıklarım aklımdan çıkmıyordu. İyice kendimi çıkmazda buldum. Bir baba-bir anne, çocuğunu evladını niye sevmez ki…

Bir gün babam beni dövmüştü ve her tarafım acıyordu. Her yerim mosmordu. Sabah annem işe gitmem için uyandırmaya gelmişti, ben de işe gitmeyeceğimi söyledim. Çünkü insan içine çıkamayacak bir vaziyetteydim. Annem ise beni döverek kaldırıp zorla işe göndermişti. Sonra işe gittiğimde yüzümün halini gören ne olduğunu sormaya başladı. Bir yalan uydurup, onları kandırmaya çalıştım. Ama inanmamışlardı sanki. Bana acıyarak bakıyorlardı.

İki gun sonra evden kaçıp arkadaşıma gitmiştim. 3 gün eve gitmemiştim. 3 gün sonrasında eve gittiğimde, herkes bizdeydi. Annem sinirli bir şekilde bakıyor, babam ise öldürürcesine gözümün içine bakıp göz bebeklerini büyütüyordu. Daha çok korkmaya başlamıştım. Ev kalabalık olduğu için bir şey yapamamışlardı. Belki kalabalık olmasatdı bir yerlermi kırabilirlerdi. Eve bir kaç gün gelmeyince kaçtığımı sanıp, polise şikayet etmişler. Daha sonra polis ifademi almaya geldi. Annemle kapıya inip sivil polis aracına bindik. Polisler soru sormaya başladığında, ben şiddet gördüğümü anlatmaya başladım. Annem ise anlatmamı engellemek için kaş göz işareti yapıp duruyordu. Polisler fark edip, annemi araçtan indirmek istediler. Annem itiraz edip, tek bırakamam dedi. Polis annemi üsteleyip indirdi arabadan. Ben yaşadığım her şeyi anlattım. Babamı uyardılar. “Bir daha böyle bir şey yaparsan seni tutuklarız, dosya açık kalacak” dediler. Babam bu durumdan sonra korkmuştu ve bana artık hakaret edip, beni dövmüyordu. Vicdani olarak değil de, korktuğu için yapmıyordu.

Bunlar yaşanırken 17 yaşındaydım. Bu son durumdan 2 ay sonra babam beni memlekete dedemlerin yanına götürmüştü. Oradaki düzeni bırakıp köyde yeni bir düzen kurmak zor gelmişti. Dedemler bana çok iyi davranırlardı. Babaannem ise benim için yaratılmış bir melekti adeta. Annemin yapmadığını yapmıştı. 11 ay kalmıştım, ve bu 11 ayın 8 ayını bir göz odada geçirmiştim. Yaşadıklarım sürekli aklıma gelince bir şarkı açıp günlerce ağlıyordum. Dua ediyordum, allahım beni seven bir insan karşıma çıkar diye. Rabbim sesimi duydu galiba, yüreği kendi gibi temiz bir insan çıkardı karşıma. Ben yıkık bir haldeyken, beni kaldırmaya çalıştı. Ben ise hep olumsuz bakıyordum. Sonra dedim ki; “Nur kendine gel artık, ya yıkık bir lunaparkı inşa eder ya da sürekli çıkmaz bir sokakta döner dolaşırsın.” Ben de yıkık lunaparkı inşa edip yeni bir lunapark yapmaya karar vermiştim. Ve verdiğim kararı da yapmıştım. Ben ailemden göremediğim sevgiyi onda tatmaya başlamıştım. Bana o kadar iyi geliyordu ki…

Kadın olmak kolay değil, her erkek gibi her kadının da gezmeye, özgürce davranmaya hakkı var. Günümüzde kadın cinayetleri ve istismar çoğalmaya başladı. Kadın kısa bir elbise giyince, istediği gibi gezince “orospu” oluyor ve bu sebeplerden dolayı öldürülüyor. Oysa bir erkek de kadınların bu yaptıklarını yapıyor ama ona bir şey olmuyor, hakaret edilmiyor. Diyeceğim o ki, biz kadınların da mutlu olmaya ihtiyacı var. Bir kadınla bir erkek eşittir. Mesele budur ve başka da birşey değildir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu