Güncel

YDK’dan 8 Mart açıklaması

Bu adımı atma sırası bizde!

2-3 Şubat’ta İstanbul’da, “Politikada Derinleşiyor, Örgütlenerek Yürüyoruz” şiarıyla gerçekleştirdiğimiz Yeni Demokrat Kadın Kurultayı’mızın ardından coşkuyla 8 Mart’a hazırlanıyoruz.

Kurultayımızda önümüzdeki süreç için “kayıtdışı çalışma sektöründe kadın emeği” ve “kadına yönelik şiddet” şeklinde 2 politik gündem belirlemiş ve önceliğimizi kadın emeği konusu üzerine verme kararı almıştık. Bu süreç boyunca emek gündemi üzerine çeşitli araştırma-incelemeler yapacak, önümüze bu konu ile ilgili pratik çalışmalar koyacak ve bu konuda derinleştiğimiz oranda emekçi kadın kitleleri ile biraraya gelecek, emekçi kadın kitleleri ile biraraya geldikçe emek konusunda politika üretmekte derinleşeceğiz!

 

Neden kayıt dışı kadın emeği?

Bugün kadınların yapmakta olduğu işlerin büyük bir bölümü, üretime ve yaşamın yeniden üretilmesine olan katkıları bir insanın doğa ile karşılıklı etkileşimi, yani sahici insan eylemi olarak görülmez.

Genellikle biyolojilerinin ya da doğalarının bir işlevi olarak tanımlanır. Bu etkinlikleri “doğal” varsayıp tarihsel ilerlemenin dışında tutarak, insanlığın toplumsal gelişmesine katkısını görmezden gelerek, emeğin cinsiyetçi ayrımı yapılır. Ki bu ayrım cinsiyetçi iş bölümüyle perçinlenip tekrar tekrar üretildiğinde elimizde kadınların daha az değerli, düşük statülü, “üretken olmayan”, ikincil işlere hapsolmuş emekleri kalır.

Cinsiyete dayalı bu bölünmede erkeklerin öncelikli olarak üretim alanına, bunun yanı sıra toplumsal değeri yüksek işlere yönlendirildiğini, kadınların ise ev içerisinde yeniden üretim alanına mahkûm edildiğini ve arta kalan zamanda düşük değer üreten, güvencesiz, esnek, enformel alanda istihdam edilmekten başka seçenek bırakılmadığını göreceğiz.

Birçok ülke gibi Türkiye’de de kadınların ücretli bir işte çalışmaları esas olarak ev içindeki toplumsal rolleri tarafından belirleniyor. Çoğunlukla da bu işler, evdeki rollerinin devamı niteliğinde bakım ve temizlik; yani, sabır, uysallık ve itaatkârlık gerektiren hizmet işleri oluyor. 37 milyon kadının yaşadığı ülkemizde 27 milyon kadın çalışabilir durumda. Ancak 12.2 milyon kadın “ev kadını” sıfatıyla doğrudan istihdam dışına itilmiş. Birçok ülkede kadın istihdamı 20-30 yıl içerisinde üçte bir seviyeden yüzde 50’lere yükselirken Türkiye’de bu oran 1950’lerden bu yana sürekli düşmüş; 1955 yılında % 72 olan bu oran 2007 yılında % 24.8 olmuştur. (Kapitalizm Ataerki ve Kadın Emeği, Saniye Dedeoğlu, S/151, Sav Yayınları)

2001 yılında yaşanan ekonomik krizden sonra yaygınlık kazanan kayıt dışı ve esnek çalışmada bu koşulları itirazsız kabul etmeleri nedeniyle çoğunlukla kadın ve çocuklar tercih ediliyor. Kayıt dışı (enformel) alanlarda kadın istihdamı artarken buna bağlı olarak kayıtlı (formel) alanlarda kadınların işsizlik oranı da yükselmiştir. Bu bağlamda günümüzde kadın emeği, düşük ücretleri, uzun çalışma saatlerini ve güvencesiz çalışma koşullarını kabul etmesiyle en çok aranan emek haline gelmiş, kayıt dışı çalışma neredeyse tek ve son seçenek olarak sunulmuştur.

Kayıtsız emek korunmasız emektir” ve dolayısıyla örgütsüz emektir. İşte tam da bu yüzden bizim açımızdan ilk hedef burası olmalıdır/olmaktadır. Kadın emeğini yok sayan, değersizleştiren, görünmez kılan, buna rağmen sömürüde sınır tanımayan ve düşük ücrete mahkum eden bu sisteme karşı verdiğimiz mücadelede bu nokta can damarımızdır.

 

8 Mart ve kadın emeği

1857 yılında, ABD’nin New York kentinde büyük çoğunluğu kadın 40 bin dokuma işçisinin “insanca yaşam” talebiyle tezgahlarından doğrulduğu ve bu yüzden katliama maruz kaldığı 8 Mart tarihinin, 1910 yılında 2. Enternasyonal Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda emekçi kadınların mücadele günü olarak ilan edilmesinin üzerinden 103 yıl geçti.

2013 8 Mart’ı yaklaşırken, hazırlık çalışmalarımızı emek yönelimimizi derinleştirmek amaçlı bir araç haline getirmeliyiz. Bulunduğumuz alanlarda 8 Mart’a dair ortak örgütlenen eylem ve etkinliklerin etkin bir öznesi olması gereken bizler, bu süreçteki çalışmalarımızı örgütlülüğümüzün kurumsallaşması için bir basamak işlevi görmesini sağlamalıyız.

8 Mart’a sayılı günler kala komisyonlar oluşturmalı, bu komisyonlarda yer almalı, komisyonlara kadınların etkin bir şekilde katılmasını ve kolektif bir çalışma örmesini sağlamalıyız. Bu birlikteliğin salt 8 Mart çalışmaları ile sınırlı kalmaması için de çaba harcamalıyız.

Bu komisyonların bulunduğumuz tüm örgütlenme alanlarında etkinlik, atölye, toplantı vb. örgütleyerek 8 Mart hazırlıklarını ilerletmeleri gerekir. Amaçlarımızdan biri de bu süreçte yaptığımız/yapacağımız pratiklerle etki alanımızdaki tüm kadınlarla iletişime geçmek ve YDK’yı daha geniş bir platforma tanıtmak olmalıdır.

Ev emekçisi, kayıt dışı ücretli işlerde çalışan, sendikalı olan kadınlara yönelik ev toplantıları, paneller, söyleşiler yapmak; bu alanda anket çalışması gibi araştırmalara yönelmek, örgütlenmenin adımlarını atmak ve de politika üretmek yapılacaklar arasındadır.

Öğrenci kadın çalışmaları açısından bu şekildeki alan çalışması belli zorlukları taşır. Yalnız kadın emeği meselesinde bu alanlardan elde edilebilecek akademik çalışmalar göz ardı edilmeden, bu gündem ekseninde genç kadınların gündemleri üzerinden bir 8 Mart çalışması süreci izlenebilir. Öğrenci kadınların eğitim yaşamları boyunca esnek, yarı-zamanlı, kayıt dışı çalışma alanlarında en çok tercih edilen kesimlerden olması bu gündemin bu alanda da vazgeçilmez bir başlık olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak 8 Mart çalışmalarında önümüzde iki net hedefimiz olmalı: Bunlardan ilki bu süreçte yapacağımız çalışmalarla emek konulu politik yönelimimizi derinleştirerek kadınlarla iletişime geçmek, bu alan çalışmamızı kurumsallaştırmak olmalıdır. İkincisi ise, bu gündem aracılığıyla kadınlar olarak daha fazla sokağa çıkmalı ve etkinliklerle kapatılmaya çalıştığımız dört duvar arasından çıkmalıyız.

 

Dünyayı kadın mezarlığına çevirenlere karşı…

8 Mart’ın bizim açımızdan elbette başka önemli bir yeri daha var. 41 yıllık savaş ve mücadele deneyimine sahip olan Proletarya Partisi’nin ilk kadın komutanı Ayfer Celep yoldaş ile savaşçılardan Münire Sağdıç ve Kemal Tutuş’un Tokat Bağderesi’nde 8 Mart çalışması için gittikleri evde pusuya düşürülerek katledilmesinin de yıldönümüdür 8 Mart!

Üniversitede okurken tanıştığı Proletarya Partisi içerisinde iken omuzlarına yüklenen tüm toplumsal rollere karşı amansız bir savaş açan Ayfer Yoldaş, komutanlaşan kadın yüzümüzdür. Tuğla fabrikalarında nasır tutan ellerine silahı alarak kavganın en ön saflarına yürüyen bir devrimci olan Ayfer ve Münire yoldaşların 8 Mart günü şehit düşüşleri başta Yeni Demokrat Kadınlar olmak üzere tüm kadınlara örgütlenme ve dünyayı kadın mezarlığına çevirenlerin iktidarına karşı savaşma çağrısıdır.

Meral’den Ayfer’e, Sefagül’e önderleşen kadınlarımızı, yoldaşlarımızı anıp, onları kendimize mihenk taşı belirleyerek yürüyüşümüzü başlattık. Bu yürüyüşümüzü hakkını vererek ilerletmek, yoldaşlarımızın bize emanet ettiği mücadeleyi zafere ulaştırmak verilmiş sözümüzdür. Kadının özgürleşme mücadelesinde ilerlemek, kurumsallaşmak bu sözü yerine getirmenin adımıdır. Bu adımı atma sırası bizde!

 

Yeni Demokrat Kadın

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu