Aile baskılarında yitip giden hayatlar!
Doğarsınız, büyürsünüz ve çok doğal olarak seversiniz, sevilirsiniz, aşık olursunuz! Hayır olamazsınız! Ya aşık olduğunuz genç Sünni ise hatta bir de Kürt ise çok fena hayat memat meselesi haline gelebilir bu. Seksen hap, seksen umut, seksen milliyetçi söylem, seksen ötekileştirme ve daha nice seksenler!
Bir baba kızının kendi çizdiği bir hayatta ilerlemesine engel olup kendinin seçtiği bir hayatta onun dayattıklarını yaşamasını ister. Bahsettiğim kişi bir arkadaşım. Kendisi Türk ve Alevi olan arkadaşım, Kürt ve Sünni bir gence aşık olur. Aile bunu duyduğunda ayrılması için kıza baskı yapar. Ama genç kadın, en doğal hakkı olanı yapamadığı yani kendi kararını vermesi engellenerek sevgilisinden ayrılmak zorunda kaldığı için intihar eder.
80 hap içer, ölmek için… Geride hayallerini, umutlarını bırakarak… 5 gün yoğun bakımda kalan genç kadın şans eseri ölmez ama pes eder! Nasıl etmesin! Daha gencecik yaşında, hayatının baharında terk etmek istediği hayata gözlerini açtığında “Keşke geberseydin, en azından namusum temizlenirdi” diyen babasının uzattığı boş kağıdı görür. Ve babası çocuğu terk etmediği takdirde bu boş kağıdı imzalayarak mirasından hiçbir hak talep etmeyeceğini kanıtlamasını ister..!
Şimdi aklınızdan diyorsunuz ki ne bu ilk nede son olacak bizler üç maymunu oynarsak yarın öbür gün belki seksen hap içmeyeceğiz ama zehir içeceğiz,kan kusacağız,çocuk gelin olacağız,tecavüze uğrayacağız,KARALAR bağlayacağız.Aslında sorun bireylerde değil sistemin bireyler üzerindeki kendini var etme sorunudur..!Çünkü sistem farklılıkları bilinçli olarak, körükleyerek insanlar arasındaki iletişimi koparır ve bu kopukluğu kendi lehine kullanır.
İstanbul’dan bir YDK’lı