Amed’den izlenim: 8 Mart baharı, bahar serhildanı muştuluyor!
Birkaç yüz metre ileride tank ve top sesleri yükseliyor. Amed’in sokaklarındayız, günlerden ise 8 Mart. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde birçok bölgede kadınlar, kendi bedenleri ve kimliklerine yönelik katliam, şiddet, yok sayma, emek sömürüsüne karşı alanlara çıkmaya hazırlanırken erkek egemen sistemin bu politikaları birkaç yüz metre ötemizde can buluyor. Katledilen kadınların bedenlerinin çıplak bir şekilde teşhir edildiği, duvarlara cinsiyetçi sloganların yazıldığı, evlerin içine kadın iç çamaşırlarının bırakıldığı topraklardayız.
TC’nin 99 gün boyunca süren saldırıları ve beraberinde Kürt halkının onurlu direnişinin 98. gününde, Sûr sokaklarında kadınların direndiğini bilerek binlerce kadının buluşma yeri olan DTK önüne gidiyoruz. Her bir sokak başında polis TOMA’sıyla, akrebiyle ve rangerlarıyla konuşlanmış. Silahları ellerinde, suratlarında tehditkar ve bir o kadar da korku dolu bir ifade var. Hele ki elimizde fotoğraf makinesi görmesinler! Görüntülenmekten, teşhir olmaktan duydukları korku o kadar belli ki. Ya araçlarının içine geçiyorlar, ya da yüz ifadeleri daha tehditkar bir hal alıyor.
Korkuya sebep olan kelime: “Özsavunma”
Kadınlarla buluşma alanımıza girerken didik didik arıyorlar bizi. Pankartlarımıza bakıyorlar, inceliyorlar uzun uzun. Hatta bazı kadın arkadaşlarımızın pankartlarına keyfi bir şekilde el koymaya kalkıyorlar. “Özsavunma” yazılı pankartlar direkt hedef oluyor. Polisler, “özsavunma” kelimesini gördükleri her pankartı alana almamak için ellerinden geleni yapıyorlar.
“Neden?” diyor kadınlar, bir cevap vermekten bile acizler. Bilmiyorlar nedenini, ama sonuçta onlar için “tehlikeli”, onlar için “yasak”! Oysaki biz biliyoruz neden korktuklarını. Hem erkek hem de devlet şiddetine karşı kadınların kendi güçlerini keşfetmelerinden, özgürlüğe koşmalarından korkuyorlar. Çilem Doğan’ın yıllarca uğradığı şiddetin her haline ve katledilmekle son bulacak olan “kaderi”ne ses çıkarmayanlar, Çilem’in bu gidişata bir “dur” demesinden, faili olacak adamı öldürerek özsavunmasını kuşanmasından korkuyorlar. T. Kürdistanı’nda erkek devletin politikalarına karşı özsavunmayı kuşanan kadınlardan korkuyorlar.
Kadınlar polis nezdinde devletin, devlet nezdinde ise erkek egemen sistemin korkusunu çok iyi bildiklerinden pankartlarını ellerinden bırakmıyorlar. “Sizin yargı sisteminiz erkekleri ‘iyi hal’den bırakır, kadınları ise ölüme terk eder” diyorlar. “Savaşta bedenimiz ve kimliğimiz üzerinden vurmaya çalışırsınız bizi, hapsettiğiniz duvarları sağlamlaştırmak istersiniz” diyoruz. O pankartları, yılmayarak alandan içeri alıyoruz.
Bahar demek, serhildan demek!
DTK önü giderek kalabalıklaşırken sloganlarımız daha da güçleniyor. Sûr’dan gelen patlama seslerine inat “Biji berxwedana Sûr ê”, “Sur’da direnen kadınlara bin selam” diye haykırıyoruz. Zılgıtlarımızı, sloganlarımızı Sûr’da direnen kadınlara gönderiyoruz. İstasyon Meydanı’na gerçekleştirdiğimiz yürüyüş ve sonrasında mitingte de aynı hava hakim. Amed’in 8 Mart’ı coşkudan uzak ama direnişe yakın geçiyor. Dillerimiz Sûr’a selam gönderiyor, yüreklerimiz 8 Mart’ın baharın müjdesi olduğunu biliyor. Bahar ise bu topraklarda mevsimsel bir olay olmaktan çıkmış durumda.
8 Mart baharı, bahar ise serhildanı muştuluyor. Sadece Amed’de değil, kadınların olduğu her alanda durum böyle. Çünkü kadınların ne erkek şiddetine maruz kalmaya ne katledilmeye ne de yaşamın kıyısına köşesine atılmaya sabrı kalmadı artık. Bu sabırsızlığın belirtileri ise birçok alanda kendini gösterdi. Devlet tarafından yasaklı kılınan alanlara kadınlar özsavunmalarını kuşanarak cevap oldular, “Yasaklarınıza karşı yaşamın her yerindeyiz” dediler. Kadın dayanışması büyütüldü, savaşarak direnen kadınlara direnerek selam gönderildi.
Bu selamlamayla beraber 8 Mart, her alanda hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, olmayacağını gösterdi. 2016’nın 8 Mart’ı, Sûr’dan Kadıköy’e, Cizîr’den Kızılay’a, Nisêbîn’den Alsancak’a 2016’nın kadınlar için direniş-serhildan yılı olacağının somutlanışıdır.