Av. Yavuz Balkan’ın incileri…
Geçtiğimiz hafta iç güvenlik paketi, maden yasası gibi tasarılar meclisin gündemindeydi. Bunların yanı sıra dikkatleri çeken bir husus da, Yavuz Balkan isimli avukatın TBMM’ye verdiği dilekçe ile, kadına yönelik şiddetin ve cinsel saldırıların önlenebilmesi için bekar erkeklere “cinsel ihtiyaç ödeneği” ayrılması önerisiydi. Erkeklerin de yer aldığı bir komisyonla, “kadın-erkek eşitliği”ni sağlayabileceğini düşünen (düşündürmeye çalışan diyelim) bir Meclis’e; bir erkeğin “kadınları kurtarma” misyonuyla öneri sunması pek şaşırtmadı. Meselenin bu yanını tartışmaya bile gerek duymadan, bu “iyi niyetli” avukatın, döktüğü incilere bir bakalım:
Av. Yavuz Balkan -devlete yük olmamak kaygısıyla olsa gerek- haftalık 75 TL ile sınırladığı ödenek önerisini, “Gözlemlerime göre kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin yüzde 80’i, toplumda erkeklerin cinsel ihtiyaçlarının giderilmemesinden kaynaklanıyor.” şeklinde temellendiriyor. Dayanağını nerden aldığını bilemediğimiz tespitine “Yüzde 10’u da kocaların evden uzaklaştırılması kararından kaynaklanıyor.” sözlerini ekliyor. Böylelikle Balkan, kadına yönelik şiddetin temellerinde yatan erkekliği “ihtiyaca” indirgeyerek ya -en iyi ihtimal- görmezden geliyor; ya da daha kötüsü meşrulaştırmaya çalışıyor. Erkekler için giderilmesinin zorunlu olduğunu düşündüğü “cinsel ihtiyaçlar”ın, kadınlarca karşılanmaması durumunda erkeğin kendinde tecavüz edebilme, katledebilme hakkı bulmasını normalleştiriyor. Daimi “görev”i kocasının tecavüzüne boyun eğmek olan kadının da, “evden uzaklaştırma kararı”yla kendi ölümüne davetiye çıkardığını ima ediyor!
“Kadın olsun, erkek olsun insanı ‘çıldırtan’, hormonsal faaliyetleridir.” tespitiyle basit bir biyolojik meseleye indirgediği tecavüzün, neden cinselliğini yaşamayamayan milyonlarca kadın tarafından değil de; kadınlara “seks nesnesi” gözüyle bakan erkeklerce gerçekleştirildiğini açıklamıyor nedense… Bir ihtiyaç (ama yalnızca erkekler için) olarak tanımladığı tecavüzü önleyebilmek için, bekar erkeklere “cinsel ihtiyaç ödeneği” verilmesini öneriyor. Kadını cinsel arzuları, istekleri olmayan; kadın cinselliğini ise pasif, itaat eden bir noktada konumlandıran önerisiyle, cinsiyetçi bakışını taçlandırıyor. Yani aslında devletin teşvik edercesine verdiği yargı kararları gibi; ödenek bağlanarak tecavüzcülerin ödüllendirilmesini istiyor. Bununla da yetinmeyen Balkan, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi durumunda, kadın cinayetlerinin yüzde 99’nun önleneceği yönündeki çok “bilimsel” tespitinde iddialı olduğunu söylüyor!
Öncelikle yalnızca bekar erkeklerin tecavüzcü olabileceği varsayımıyla hareket eden ve bu önerisiyle tecavüz kültürünü yok edebileceğini iddia eden Balkan’a, birilerinin tecavüzcülerin çoğunun evli erkekler olduklarını ve toplumdaki yaygınlığı bilinen (ama görmezden gelinen) ensest ve cinsel istismarın da çoğu kez, evli erkeklerce gerçekleştirildiğini hatırlatması gerekiyor. Yine kadın cinayeti verileri de, kadınların en çok eşleri ve babaları tarafından öldürüldüğünü ortaya koymaktayken; kadına yönelik şiddetin temelinde öyle sanıldığı gibi “cinsel tatminsizliğin” değil; gerçek bir erkek iktidarının yattığını görmek gerekiyor. Ve bu iktidarın üzerine yürümedikçe, kadına yönelik şiddetin önüne geçeceği iddiasını taşıyan bu yaklaşımlar; yine kadının aleyhine bir tablo ortaya çıkarıyor.
Gönüllü/zorunlu seks işçiliği yapan kadınların bulunduğu koşullar bile durumu öngörebilmemiz için yetiyor da artıyor: “Namus bekçiliği” yapan devl,etin genelevleri kapatarak, kayıt dışı olarak bu sektörü yaygınlaştırdığı bu ülkede; her gün trans ve natrans seks işçisi kadınlar, ölüm tehdidi altında istemedikleri onlarca erkekle birlikte oluyor. Her gün binlerce kadın para karşılığı birlikte oldukları bu erkeklerin, sınır tanımayan istekleriyle karşı karşıya kalıyor; reddettiklerinde ise “müşteri şiddeti”ne maruz kalıyor. Karşılaştıkları şiddetin ardından başvurdukları mekanizmalarda ise “emniyet” güçlerinin saldırılarıyla karşılaşıyor; birçoğu bu yaşama katlanamayarak intihara sürükleniyor.
Hal vaziyet böyle olunca, “Kendisini reddeden kadına tecavüz etme hakkını kendinde bulan erkek, “devlet babası” arkasındayken; “başka kadınlar”a şiddet uygulamaktan geri mi durur?” sorusu zihinlerimizde canlanıyor. Parasını verdiğinde (!) bir kadına istediğini yapabileceğini düşünen erkeği, seks işçisi kadınlara yönlendiren zihniyet; böylelikle “bizim kızlarımızdan uzak dursun da…” mantığıyla “namussuz” ve “değersiz” bulduğu kadınlara şiddet uygulanmasını meşrulaştırma yoluna gidiyor. Hüküm süren toplum zihniyetinden bağımsız olmayan bu öneri, nerden tutsak elimizde kalıyor.
Çok dikkate değer görünmese de, Balkan’ın bu önerisi devletin “erk” zihniyetinden güç alıyor. Birçok yerde yer alan haberin böylesi yaygınlaştırılması ve sosyal medyada tartışmalara yol açması ise, meseleye meşruiyet kazandırılmasına zemin hazırlıyor. Çünkü bu ülkede, kadınlar üzerinden yürütülen politikalar; her daim önce birilerinin ağzından kaçıveriyor. Bu yüzden bizlere de, erkeklerin “cinsel ihtiyaçları”nı, kendine dert edinen ve bunu yaparken bir kez daha bizlere saldıran Balkan ve türevlerine “Sizin de ensenizdeyiz” demek kalıyor.
İstanbul’dan bir YDK’lı