Babam Annemi Ne Zaman Dövse…
Babam ne zaman annemi dövse beni karşısına alır, annemin bunu hak ettiğini söyler ve benden buna şahit olmama sebep olduğu için özür dilerdi. O kadar içten özür dilerdi ki… Hatta ağlardı… O anlar benden ağlayarak özür dileyen bu adamın, annemi buzdolabının köşesine sıkıştırmış bir halde döven adam olduğuna inanamıyordum. O canavar, gözleri dolu dolu “Canım Kızım” diyen adam olamazdı. Her seferinde her seferinde “Değişeceğim” derdi “Değişeceğim”. Ben ne yaptım dersiniz? Ona hep inandım, büyüdüm artık o eski küçük kız değilim ama hiçbir şey değişmedi. Hala inanıyorum. Babam çünkü o benim babam. İlk aşkım, prensim, kahramanım babam değil belki ama masallardaki kötü cadım, kabusum babam…
Yine de anneme daha çok kızardım aslında. Çünkü ne kendini ne de beni, küçük kızını, bu korkunç canavarın elinden kurtarmak için hiçbir şey yapmazdı. Sadece ağlardı, saatlerce hatta günlerce ağlardı. Babama, celladına, sesini bile çıkarmazdı. Her şeyi içine atardı. Bir yere kadar… Babamla yaşadıkları her atışmanın, her kavganın acısı benden çıkardı. Annem babamdan gördüğü baskıyı, şiddeti bana da uygulardı. Bir nevi herkes gücünün yattığı kişiye güç gösterisi yapıyordu. Babam anneme, annem bana…
Bu uzun yıllar devam eden bir kısır döngüydü. Bu yılları bana her gün, her an hatırlatan, unutmamı engelleyen bir izle yaşıyorum: Gözlerimdeki tik… Annem gücünü benim üzerimde gösterirken her vuruşunda sakınırdım gözlerimi kapayarak. İşte bu sakınmaların sık sık tekrarlanmasıyla gözlerimdeki o sürekli açıp kapama rahatsızlığı ortaya çıktı. 19 yaşındayım. Hala her aynaya baktığımda ya da birileri bana neden gözlerimi sürekli kırptığımı sorduğunda aklıma çaresizliğim, ezilmişliğim, canavar babam, zavallı annem gelir…
Bir YDG’li Kadın