Güncel

Çocuk gelinler; 8’inde gelin 12’sinde ana

Ataerkil sistem tek başına kadınları değil çocuk yaşta kızları da acımasızca sömürüyor. Fiziksel, cinsel, psikolojik olarak sömürülmenin doruğa ulaştığı, yaşamlarının çok büyük bir bölümünün gasp edildiği öykülerde buluruz çocuk yaşta evlilikleri. Ataerkil sistemin yazdığı, kız çocukları için sonu iyi bitmeyen öykülerdir bunlar. Şarkılara konu olan (“varmadan 8’ine/ergin oldu Ünzile/hem çocuk hem de kadın/12’sinde ana”) çocuk kadınlara insafsızca yaşatılan dramın öyküsü. Toplumun dayattığı rollerin içerisinde, verilene sessizce boyun eğmektir kız çocukluğu. Kız çocuk olmak birbirinden farklı yaşanmışlıklarla birlikte “eksik etek” olarak dünyaya gelmek, hanım hanımcık, ağırbaşlı olmak, kardeşine bakmak zorunda kalmak, oyun oynamaya erken veda etmek, eğitim hakkı elinden alınmak, tecavüze uğramak, çocuk yaşta evlendirilip hamile kalmaktır.

Çocuk gelinler gerçeği ataerkil sistemin özünü en yalın haliyle görmemizi sağlar. Belleğimizde hala çakılı kalan unutamadıklarımızdan olan Antalya’da 12 yaşındayken babası tarafından 5 bin lira karşılığında 54 yaşında adama senetle satılan E.Y ve her gün bir yenisine şahit olduğumuz aynı dramı yaşayan farklı kız çocukları bu egemenlik ilişkisinde babanın, amcanın, erkek kardeşin kadını metalaştıran, istismar eden yüzünü gösterir.

Erken yaşta kız çocuklarının zorla evlendirilmesi (“kendi rızası” ile bile olsa kız çocuğunu buna zorlayan toplumsal cinsiyet rolleri, iş yükü fazlalığı, aile şiddeti, taciz, tecavüz, yoksulluk vb. koşullar altında alınan kararlar kendi sorumluluğundan çok bu “seçime” zorlanmaktır)  başlık parası adı altında cinsel ticari sömürüdür. Bununla birlikte kadını çok küçük yaşlarda emek, beden ve ruhen sömürünün içine çeker. Okulla ilişiği kesilerek eğitim hakları ellerinden alınır. Toplumsal cinsiyet rolleriyle köreltilen bilinçleri erken yaşta evlendirme kıskacıyla pekiştirilir. Haklarını arayamazlar. Daha fazla suskunluğa, boyun eğmeye ve korkuyla yaşamaya alıştırılırlar.

Şiddete daha fazla maruz kalırlar. Kendi bedensel gelişimini tamamlamadan adölesan yaşta doğum yapmaları sağlık sorunlarını artırır. Ömür boyu türlü hastalıklarla pençeleşirler. Küçük yaşta anne olan kadınların bebekleri daha sağlıksızdır. Anne-bebek ölüm oranları artar. Bu doğumlar sonrası taşımayacakları sorumlulukların altında ezilen kız çocukları psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalarak depresyona girer. İntihara sürüklenen kadınların oranı azımsanmayacak sayıdadır. Ve Türkiye’de her üç kız çocuğundan biri biri erken yaşta evliliğe zorlanıyor. Ataerkil sistem erken yaşta evlilikleri normalleştirerek kendi çıkarının sürekliliğini sağlıyor.

Kanada, Peru ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu devletler hazırladıkları “Dünya Kız Çocukları Günü” tasarısını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunarak 19 Aralık 2011’de oy birliğiyle kabul etmişlerdi. Söz konusu kararla birlikte 2012 yılından itibaren her yılın 11 Ekim günü “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak “kutlanacak.” Bu yılın teması da “çocuk gelinler”. Tayyip’in çok büyük marifetmiş gibi teklifi BM’ye Türkiye’nin sunduğunu söyleyerek, “Dünya Kız Çocukları Günü”nü siyasi malzeme yapma aymazlığını elden bırakmadığını, bu fırsatı kaçırmadığını gördük. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diye boşuna dememişler tabii. BM Nüfus Fonu’nca açıklanan verilere göre Türkiye 18 yaş altı evlenme oranında Avrupa ikincisi. Yalnızca Diyarbakır Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde 2010 yılından bu yana 18 yaş altındaki 1286 çocuk doğum yaptı. Çocuk evliliklerinin yalnız Türkiye Kürdistanı’nda değil ülke çapında yaygınlığını göz önüne alırsak durumun vahameti ortaya çıkacaktır.

Kız çocuklarını erken yaşta evliliğe zorlamak kadın cinsine karşı ayrımcılığın görünür olan bir başka yüzü ve acı bir gerçeği. Ne dünün sorunu ne de bugünün. Onun için 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü bu yarayı ne kadar görünür kılar bilmemekle birlikte önüne geçebilmek için her yolun denenmesi, tüm araçların kullanılması gerektiği açıktır. Erkek egemenliğinin kadın ve çocuklar üzerindeki sınırsız ve sayısız çeşitlilikteki tahakkümünün bir parçası olan bu evlilikler kız çocuklarını ruhen ve bedenen daha fazla sakatlamamalı. Devlet öneri vermekle övünmek yerine gerçekçi ve ciddi adımlar atmaya zorlanmalı. 18 yaş altı tüm evlilikler  “kendi rızası” da dâhil olmak üzere (“rıza” kavramının eşitsiz koşullarda ve şiddet sarmalında üretildiğinden hareketle) yasaklanmalı ve denetlenebilir cezai yükümlülükler getirilmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu