Cumartesi Anneleri ile Çiller’i ancak CeHaPe zihniyeti bir araya getirebilirdi!
CHP, Ankara’da 25 bin kadının katılacağı bir “Dünya Kadın Hakları Günü” etkinliği yapmaya hazırlanıyor. Ankara Arena Park’ta yapılacak olan bu programa 81 ilden 25 bin kadının katılacağı söyleniyor. Programda 10 kadın konuşmacı olacak. Konuşmacıların 5’i seçilmiş bakan, belediye başkanı, muhtar ve sivil toplum kuruluşu yöneticisi kadınlar arasından belirlenecek. Aynı zamanda Gezi ve Cumartesi Anneleri’nin de çağırılması söz konusu.
Dünyada günde milyarlarca kadın katlediliyor, şiddete, taciz ve tecavüze uğruyor. Kadınlara dönük her türlü taciz, tecavüz, katliamlar meşrulaştırılmaya ve normalleştirilmeye çalışılıyor. Bir gün bir kadın şiddete uğradığında ya da sözlü ve fiziki tacize uğradığında ülkenin başbakanı çıkıp “erkeğin eleştirilerini fısıltıyla söyleyebileceğini” dile getirebiliyor. Bir başka gün Kürdistan’da yatak odalarına girilip cinsiyetçi mesajlar bırakılabiliniyor, elektriğin-suyun olmadığı bir yerde yemek pişirmek için sokakta ateş yaktığı an katlediliyor. Bir başka gün bir kadın bindiği otobüste tecavüze uğrayıp yakılarak katlediliyor. Bir başka gün müftülük veya tecavüz yasası ile karşımıza çıkıyorlar.
Cumartesi Anneleri ile Tansu Çiller bir karede mi?
Türkiye ve Kürdistan’da kadınlara dönük sistematik şiddet karşısında popülist politikalar dışında sistematik bir plan-program yapmaktan aciz olan CHP, 5 Aralık’ta düzenleyeceğini duyurduğu bu Dünya Kadın Hakları Ve Seçme Ve Seçilme Hakkı Günü programına tam da “muhalefet” örtülü faşist kimliğinden beklenecek biçimde bir yandan Cumartesi Anneleri’ni davet ederken diğer yandan da annelerin evlatlarını “kaybetmeyi” devlet politikası haline getiren 90’lı yıllarda başbakanlık yapan Tansu Çiller’i de dahil edeceğini duyurdu. CHP bununla ne yaratmaya çalışıyor?
Biliyoruz ki yakın süreçte Meral Akşener’in MHP’den ayrılarak MHP’den kopan kitleyle birlikte İYİ Parti’yi kurması CHP için bir kriz durumuna dönüştü. TC faşizmini temsil etmekte diğerlerinden geri kalmayacak olan İYİ Parti yalnızca MHP’nin değil CHP’nin de oylarının bölünmesine yol açacak. Hal böyle olunca CHP, 5 Aralık’ta Meral Akşener’e “rakip” olacak en güçlü ismi yani Tansu Çiller’i cilalatmaya kararlı.
Bu nasıl bir “kadın politikası”?
Bunun dışında yalnızca cinsiyetinin kadın olmasının, bir kadını “savunmaya” yeterli olabileceğini, tüm kadınların düşünen burjuva feminist akımların bir sonucu olan Cumartesi Anneleri ile Tansu Çiller’in aynı karede olabileceğini düşünmek, sınıflar arası çelişkilerinin üzerini örtme çabasının da bir göstergesidir. Keza patronların yönetici koltuğunda oturduğu, her bir belediyesinin koca bir şirkete dönüştüğü, taşeron işçilerin isyanda olduğu bir CHP’nin taşeron işçi kurultayı yapması da CHP’nin bu konudaki çabalarının bir yansımasıdır. CHP’nin bu “eşitlik” anlayışının bir başka yansımasını da geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği “adalet kurultayı”na “Hayata Dönüş” adıyla devrimcilerin katledildiği hapishane katliamının organizatörlerinden olan dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile bu katliamda kolu koparılan Veli Saçılık’ın çağrılması durumunda görmek mümkün!
“Ülke tarihinin tek kadın başbakanı olması” sıfatıyla CHP’nin ilgisine mazhar olan Tansu Çiller ile evlatları faşizmin kara deliğinde kaybedilen Cumartesi Anneleri’ni bir araya getiren bir “kadın politikası”, egemenlerin sınıfları yok saymaya ve bu sınıfsallığın kadına yönelik yaklaşım üzerindeki farklılaşmasının üzerini örtmeye dönük bir politikadır.
Bu politika da CHP gibi bir partiye yaraşırdı ancak!
(Bir YDK’lı)