DOSYA-“Aile çıkmazı”nda kadın
Giriş
Kelimeler ve kavramlar önemlidir. Hele de milyonlarca kadının en başta yaşam hakkı dahil tüm hayatını etkileyen bir konuda ve yine milyonlarca kadının yaşamını doğrudan etkileyecek “konumda-yetkide” olan birilerinin tercih ettiği kavramlar söz konusu olduğunda bu önem artıyor.
Bunun en somut halini “Aile” ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Meclis’e getirilen “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”da görebiliriz. 2011 25 Kasım’ından bu yana 236 kadın örgütü ile bir araya gelmekle ve beraber politika üretmekle övünen AKP hükümetinin “bıyığı eksik” bakanı Fatma Şahin’in hazırladığı bu kanun taslağı, geçtiğimiz günlerde Meclis alt komisyonundan geçti.
Oysa kadın örgütleriyle biraraya gelindiğinde tasarının adının “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı” olması gerektiğinde karar kılınmış, ancak görüldüğü üzere erkek egemen sistemin “kadın yüzü(!)” Şahin ve tasarı üzerinde çalışan bakanlar “kelime ve kavramlarda ufak bir-iki değişiklik yapmakta sakınca görmemişlerdir”!
Peki ama nedir bu “ufak değişiklikler”? Ve neden bu kadar önemliler?
“Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunması” konusu tartışılması gerekirken, yasanın ibresinin “Ailenin Korunması”na çevrilmesi neye delalet eder? Çok açıktır ki bu durum; erkek egemen anlayışın; kadın tanımının “birey” değil hala “aile” ile sınırlı olduğu, “kutsal müessese aile”nin korunması için kadınların öldürülmemesi-ya da şiddetin “yaşanabilir/katlanılabilir” hale getirilmesi gerektiği, dolayısıyla da “kadının korunması” kavramının ancak ve ancak “ailenin korunması” ile gerçekleşebileceği politikalarına devam ettiğini gösterir.
İşin başka bir yönü de daha adının başına “Ailenin korunması”nı koyan yasanın, evli olmayan, sevgili, boşanmış ya da evlilik birliği olmadan birlikte yaşayan kadınları şiddetten korumama “hakkı” veriyor sisteme!
Kaldı ki, yasa tasarısının yalnızca isminde yapılmadı “ufak, bir-iki değişiklik”! Yasanın içeriği neredeyse tamamen değiştirildi ve koruyucu yasalar kırıntıya dönüştü. Tasarının kapsamı ve tanımlar daraltıldı, hukuki düzenlemelerdeki vurgu azaltıldı. Yalnızca şiddetin ihbarıyla ilgili maddenin çıkarılması, tedbir kararının verilmesinin bile zorlaştırılması, eğitim maddelerinin “toplumsal cinsiyet eşitliği”, “kadının insan hakları”, “kadın erkek eşitliği” gibi kavramlardan arındırılarak yetersiz hale getirilmesi örnekleri bile yeterince açık değil midir?
Bu konu; devletin erkek egemen yüzünü bir kez daha sergilemesi açısından olduğu kadar kadının ufak bir hak için bile ne denli çaba göstermesi gerektiğini gösterdiği için önemlidir. Yasal düzenlemeleri yakından takip etmek ve bunun da mücadelesini vermek bizim çalışmalarımızın bir ayağıdır. Bu sayımızla birlikte yasayı madde madde inceleyen bir dosya hazırlamaya başlıyoruz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
(Yeni Demokrat Kadın)