Emek sömürüsünde kadınlar hedefte
Emperyalistler, sömürge ve yarı sömürge ülkeleri, üretim maliyetini ucuza getirebilmenin fırsatı olarak kullanıyor. Son yıllarda adına enformelleşme denilen üretim biçimi giderek yaygınlaşıyor. Enformelleşme, emeğin alabildiğince ucuza sömürüsünü hedefliyor. Bu sömürü sistemini, esnek üretim şeklinde uyguluyorlar. Esnek üretimi; olabildiğince parçalı zamanlarda, düzensiz çalışma saatleriyle işçilerin tüm yaşamını alt üst eden sermaye sahipleri kendi istediği gibi ve oranda kullanıyor. Ücretler, azami düzeyde düşük tutulurken, işçileri birbirleriyle yarıştırılıyor.
Cinsiyet temelli yapılan bu ayrımda küçük üretim alanları, küçük birimler halinde evlere taşınarak, üretimde artış sağlanırken ucuz hammadde, ucuz işgücü sermaye sahibinin/patronun artı-değer gaspını artırıyor. Sermayedar bu avantajlı durumu yaşama geçirebilmek için yoksul, eğitim düzeyi düşük, vasıfsız işgücüne ihtiyaç duyuyor. Sağlıksız iş koşullarında, düşük ücret, uzun çalışma saatleri sömürü dişlisinin vazgeçemediği şartların başında geliyor.
Ülkemizde okur-yazar olmayanların yüzde 75’ini kadınlar oluşturuyor.
Eğitimsiz ve vasıfsız işgücüne sahip olan kadınlar çalışan kesimin yüzde 64’ünü kapsıyorsa bu çalışan kadın kitlesinin tüm sosyal haklardan mahrum, sağlıksız iş koşullarında esnek üretimin neden kurbanı olduğu daha anlaşılır oluyor.
Kadınların çalıştığı iş kolları daha çok tekstil, imalat sanayi, hizmet sektörlerinin yanı sıra evlere alınan işlerden oluşuyor. Belli bir sektörde çalışmayan fakat aile bütçesine “katkı” adı altında kadınlar ev işlerinin yanı sıra paketleme, düğme dikme, iplik temizleme, ambalaj yapımı vs. işleri eve getirip, evi fason üretim alanına çeviriyor.
Kadınların çalışma yaşamının en kalitesiz sürecine (esnek üretime) dahil edilişinin sebebi eğitimsiz, vasıfsız oluşunun yanı sıra erkek işçilerinin işgücünü değerini/ücretinin düşürülmesinde sermaye sınıfının bir kozudur. Kadın işgücü değerinin neden ve nasıl ucuza getirilmek istendiğini belli boyutlarıyla açıklamaya çalıştık. Kadınların, işgücünün ücretinin düşüklüğü sebebiyle kriz öncesi, üretimin artırılmak istendiği süreçlerde kadın işçiler tercih edilir. Böyle yapılarak iş en ucuz şekliyle yapılmış, o işin ücreti de düşürülmüş olur. Aynı işi yapmak isteyen işsiz erkekler daha düşük ücretle çalışmak zorunda kalır. Böylece sermaye artı-değer gaspını artırır.
Kriz süreci de yoğun işsizlik olması sebebiyle patron ücretleri düşürür. Aynı işi yapan kadına, sırf kadın olduğundan dolayı düşük ücret verilerek, artı-değer artırılır. Kadın çalıştığında çok daha ucuza çalışmak zorunda kalır. Sermaye sınıfı kadın işgücünü; ücretlerin düşürülmesinde kullanır. Gittikçe yoksullaşan kadınların bir kısmı çözümü bedenini satmakta bulur. Yani fuhuş artar. Ücretlerin düşüşü yani yoksulluğun yaygınlaşması, tüm işçi ve emekçi sınıfını etkiler. Bu sömürü dişlisinde yoksul işçi ve emekçi halkımızın yaşam koşulları erozyona uğratılır.
Kadın işgücü neden caziptir?
Kadınlar biyolojik durumları nedeniyle bedensel rahatsızlıklarla daha fazla karşı karşıya gelir. Bu durum çalışmanın etkilenmesine yol açar. Büyük sanayideki, işgücü kombinasyonu ve organizasyonunda kolayca çalışmanın durmasına neden olur. Hamilelik, loğusalık bu tür araları uzatır. Sermaye sahibi bu durumdan yararlanır ve bu tür durumları da daha az ücret ödeyerek kendi lehine çevirir.
Ayrıca kadın, feodal ataerkil değer yargılarının kıskacındadır. O hep birilerinin; baba, erkek kardeş, eşin koruması, denetimi altında tutulması gerekli ve zorunlu olarak görüldüğü için uzak yerlere çalışmaya gidemez. Erkek gibi ikametgâhını değiştiremez. Bu nedenle eve yakın, semt aralarına sıkışmış konfeksiyon, imalat atölyelerinde sağlıksız, sigortasız çalışmayı zorunlu olarak kabul eder. Kadınlar yine bu toplumsal değer yargıları gereği; evdeki tüm işleri yapmak zorundadır. Yemek, temizlik, çocuk ve yaşlı, hasta bakımını üstlenirken ayrıca yukarıda da belirttiğimiz güvencesiz ve sigortasız koşullarda çalışır. Türkiye’de çalışan kadınların yüzde 17 ile 19 arası bir kısmının sadece sigortalı olduğunu ve çoğunun ise eşinin sigortası sayesinde sağlık hizmetinden yararlanabildiğini düşündüğümüzde ruhsal ve bedensel olarak daha fazla yıprandığını anlamak zor olmayacaktır.
Yine kadınların feodal ataerkil sistemin yıllarca egemen olduğu şekillenişleri sebebiyle toplumsal yaşamın gerisinde kalmıştır. Sürekli birilerine bağlı olduğu için uysal ve itaatkârdır. Sermaye sınıfı, sistemin ve feodal değerlerin kadını baskı altında tuttuğu bu yönleri de kârını artırmak için kullanmayı ihmal etmez, özellikle evli kadınların çalıştırılmasının sermaye sahipleri için özel bir çekiciliği vardır. Evli kadın çocuklarının bakımı/geçimi kaygısında olduğu için işgücünü sonuna kadar zorlar.
(Bir YDK’lı)