Erkek koridorunda taciz son bulur mu?
Üniversitede okumuş/okuyan her kadının bir “taciz anısı” muhakkak vardır. Hele de yurtta kalıyorsa… Ve de o yurt, kadınların sosyalleşmesini engellemek adına ormanlık ve ışıksız, ıssız bir bölgeye inşa edilmiş bir yurtsa…
“Büyük”, “küçük” ayrımına girmeden neredeyse bütün şehirlerde benzer bir sorun teşkil ediyor kadın öğrenci yurtları… Bunlardan biri de Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin konakladığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na ait kadın öğrencilerin kaldığı yurtlar…
Kampus ile kadınların kaldığı yurt arası 2 kilometrelik, ıssız bir yol. Bu, kadınların her an cinsel saldırganlıkla karşı karşıya kalma tehlikesinin çok yüksek olduğu anlamına geliyor. Keza hemen her gün böylesi bir olay yaşanıyor ve kadın öğrenciler uğradıkları cinsel saldırıların ardından okulu bırakmaya kadar varan bir dizi önlem almak zorunda kalıyorlar.
Yaşamlarını sınırlandırarak…
Kendilerini yaşamdan soyutlayarak…
“Yeni bir Özgecan vakası yaşamak istemiyoruz!”
Özellikle üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın öldürülmesinden bu yana kadınlar, bu tehdidi çok yakınlarında hissediyorlar. Bunun yansıması Dumlupınar’da da görüldü.
Son günlerde kampus ile yurt arasında yaşanan tacizlere karşı dün (3 Mart) kampus önünde buluşan kadın öğrenciler, buradan yurda yürüyüşe geçtiler.
Bu yürüyüşte öğrenciler adına konuşan DPÜ Öğrenci Konseyi Başkan Yardımcısı Özgül Mazlum, Kütahya’da ‘Özgecan’ vakası yaşamak istemediklerini, bunun için de yetkililerin önlem almasını isteyerek şöyle dedi:
“Bugün burada toplanarak kız öğrenci kardeşlerimizi erkek arkadaşlarımızın eşliğinde güvenli bir şekilde yurtlarına getirdik. Bunun nedeni dün bir öğrenci kardeşimiz kimlikleri belirsiz 7 kişi tarafından sıkıştırılarak sözlü ve fiziksel tacize uğramıştır. Geçen haftada aynı şekilde bir olay yaşandı ve maalesef o arkadaşımız memleketine geri döndü ve okula devam edip etmeyeceği belli değil. Öğrenci kardeşlerimiz bu durumdan çok rahatsız. Üniversitemiz ile yurt arasındaki yol ışıksız ve güvensiz olduğu için sürekli alkollü kişilerle muhatap olmak zorundalar. Bu tip durumla karşılaşan kızlar ya üniversiteye geri dönmek zorunda kalıyorlar ya da koşa koşa yurtlarına gelmek zorunda kalıyorlar. Bizler bu olayları yaşamak istemiyoruz. Sorun çözülene kadar bizler öğrenci konseyi olarak arkadaşlarımıza kardeşlerimize refakat edeceğiz. Yetkililerden üniversite ile yurt arasındaki yol ve alt geçidin ışıklandırılmasını, buralara mobese kameralarının konulmasını istiyoruz.”
Kadın tepkisi iyi de, erkek koridoru ne allaşkına?
Buraya kadar her şey normal gibi gözükebilir, ancak ortada anormal bir durum var. O da yürüyüşün formatı! Bu yürüyüşte erkek öğrenciler, sağlı-sollu dizilerek kadın öğrencilere koridor oluşturdular ve kadın öğrenciler de bu koridordan yürüdüler.
Ortada Özgecan’dan kaynaklı özellikle üniversiteli kadınların iliklerine kadar hissettiği cinsel şiddet tehdidine karşı oluşan bir öfke ve isyan var.
Ancak erkekler tarafından koridor oluşturulması nedir allaşkına?
Zaten eylemde öğrenciler adına konuşanın “öğrenci konseyi” gibi, aslında hiç de öğrencilerin iradesini yansıtmayan bir iktidar mekanizmasından olması, var olan isyan ve öfkeyi, kimin tahakküm altına almaya çalıştığını gösteriyor.
Diğer yandan yahu zaten başımıza ne geliyorsa erkeklerin “koruması” altında olan bu dünyada gelmiyor mu? Şimdi onların oluşturduğu koridorda yürüyünce mi taciz-tecavüz son bulacak?
Bi gidin çevremizden! Bi boşaltın burayı ya!
Bir YDK’lı