Güçlü bir örgüt ile mücadelede derin bir nefes olmak!
8 Kasım Pazar günü Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Dersim, Eskişehir alanlarından katılımla gerçekleştirdiğimiz Koordinasyon toplantısında çok önemli tartışmalar yaptık, uyguladığımız oranda bizi bir örgüt yapacak kararlar aldık. Bu tartışmaları alanlarımıza taşımak, kararları uygulamak için planlamalar yapmak elbette ilk işimiz olacak.
Koordinasyon toplantısında aslında tüm gündem başlıkları (Alanlardaki YDK çalışmalarının aktarılması, örgütlenme, önümüzdeki süreç, dergi çalışmasının değerlendirilmesi, mali gündem) temel bir meseleye işaret etmekteydi. ÖRGÜT OLMA, ÖRGÜTLENME! Bu nedenle, diğer gündem maddelerine zaten yaptığımız çağrılarda-haberlerde değindiğimiz için (bu yazıda) özel olarak bu noktaya yoğunlaşalım istedik.
Akla gelebilecek tüm toplumsal sorunlar için işaret ettiğimiz, adres gösterdiğimiz çözüm yolu örgütlenmedir. Kadınların kapısını çaldığımızda, yaptığımız toplantılarda, tartışmalarda örgütlenmenin ihtiyaç ve zorunluluk olduğuna değiniyoruz. O halde, adres gösterdiğimiz noktayı oluşturmak, güçlendirmek, ilkeleri üzerine oturtmak önemli bir tartışmadır.
Bu konuda Koordinasyon toplantısı yaptığı tartışmalar ve aldığı kararlarla önemli adımlar atacağını göstermiş oldu.
YDK ile ilişkilenmek, toplantılarına katılmak
İzmir’den toplantıya katılan arkadaşın şu değinisi aslında bu konudaki birinci temel noktaya işaret ediyor: “YDK 6 yıldır çalışma yürütüyor. Bir şekilde çeşitli illerde YDK adına faaliyetler yürütülüyor. Burada iki yönlü tartışma var. Örgüt olmanın kıstasları var. Ortak kolektif kararlar alarak ortak bir anlayış oluşturmalıyız biz. Merkezi toplantılarda bunu yapıyoruz. Konferans, kurultaylarda oluşturmaya çalıştığımız bir anlayış bütünlüğü var. Ancak şunu belirtmeliyim ki merkezi toplantılara katılmadan YDK faaliyeti yürütmek sıkıntılı bir durum ortaya çıkartır. Bizimle ilişkilenmeyen ve fakat kadın faaliyeti yürüten kadınlar YDK ismini kullanarak çalışma yapıyor. Belki bu iyi bir şey, ancak bütünlüklü anlayışın bir parçası olmayınca bir süre sonra zarar veriyor. Ortak kararların dışında farklı, aykırı işler yapıldığında da zarar verir. YDK’nın bir örgüt olması için herkesin bu mekanizma içinde yer alması, politikayı beraber üretmesi ve bu mekanizmanın gereklerini, politikalarını yerine getirmesi gerekir.”
Yine İstanbul’dan bir YDK’lının devam ettirdiği tartışma, konuyu bütünlüyor: “Yerellerin kendi faaliyet alanlarını örgütlemesi, oralarda inisiyatif geliştirmesi, merkezden bir şeyler beklemeden bu çalışmayı yapması, ani refleks geliştirmesi önemli ve gerekli bir şey. Ancak diğer yandan kadınların ortak aklı ile merkezi olarak ortaya koyduğumuz görüşlerden uzak bir anlayışın gelişmemesi için merkezi tartışmalara katılmamız, bu politikayı birlikte üretmemiz gerekiyor.”
Önemli ve altı çizilmesi gereken bir nokta olarak; alanlardaki kadınların katılımını elbette sadece YDK’nın ne düşündüğünü, ne planladığını öğrenmek değil, esasta YDK’nın politikalarını beraber oluşturmak, planlarını beraber yapmak açısından önemsiyoruz. Kadınlara politik alanların kapatıldığı sistemde, YDK, bütün kadınları bu alana davet ediyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkiye ve sömürüye karşı politika üretmek kendini YDK’lı olarak ifade eden tüm kadınların sorumluluğudur diyoruz. Zira ancak bu şekilde kolektif tartışma, kolektif hareket edebilme, kolektif düşünmeyi yaşama geçirebiliriz.
İşte bu önemli değinilerin (ve verilen örneklerin) ortaya çıkardığı bir gereklilik olarak; YDK ile ilişki kurmayan, YDK toplantılarına gelmeyen alanlarda YDK imzasıyla çalışma yapılmaması noktasında hemfikir olduk. Koordinasyon toplantısına gelemeyen alanlarla en kısa sürede iletişim kurarak, bu alanları da YDK çatısı altına almak için adım atmalıyız.
Alanlarda komisyonların kurulması
Alan komisyonlarının kurulması aslında bir yılı aşkın bir süre önce aldığımız bir karardı. Örgüt olmanın en temel noktalarından biri, herkesin her “iş”i yaptığı ve fakat hiç kimsenin o “iş”ten sorumlu olmadığı bir birlikteliğin reddedilmesidir. Böylesi bir birliktelik, denetlenebilir, eleştirilebilir bir yapı olmaktan uzaktır. Oysa biz birbirimizi denetleyebildiğimiz, eleştirebildiğimiz, bunun mekanizmalarını oluşturabildiğimiz oranda örgütleniyoruz. Nihayetinde komisyonlar kurulduğu-işlediği ve merkezi politikalar üretebildiğimiz oranda örgüt oluyor, örgütleniyoruz.
Komisyonların kurulması, o komisyonların alanlarda “erk” olmasını getirir mi sorusuna karşılık, aksine komisyonlar olmadığı, kolektif mekanizmalar yaratamadığımız oranda erkleşmeye neden olacağımız açıktır. Keza 6 yıllık acı-tatlı birçok deneyim, bize bunu göstermektedir. Bir de önemli bir nokta olarak toplumsal cinsiyet, LGBTİ, Basın vb. komisyonlar da önemli ve faaliyetimizi somutlayan bir yönelim olmakla birlikte, il bazında komisyon olmadan yapılacak bu tür çalışmalar bütünlüklü bir bakış açısını da ortadan kaldırıyor. Ayrıca diğer alanlarla ilişkilenme ve YDK’nın merkezi koordinasyonu bakımından da kendiliğinden bir çalışma tarzına mahkum ediyor bizi.
Sonuç olarak, önümüzdeki 2 haftalık dönemde alanlarda YDK toplantısı alınarak, komisyonların kurulması ve konuya ilişkin YDK iletişim mailinden bilgilendirme yapılmasını kararlaştırdık. Bu konuyla bağlantılı olarak artık geniş katılımlı (bizi hem maddi hem de zaman belirleme konusunda sıkıştıran) koordinasyon toplantıları yerine, alanlardan kurulacak komisyonlardan görevlendirilecek arkadaşlarla 2 ayda bir YDK Koordinasyon toplantıları yapılmasını kararlaştırdık. YDK’nın politikalarını belirlediği ve kararlarını aldığı mekanizmalar olarak tüm kadınlara çağrı yaptığımız “buluşmalar”ın ise 6 ayda bir gerçekleştirilmesini uygun bulduk.
Çalışma tarzımıza ilişkin bir soru(n)
Aslında ilk yaptığımız tartışmadan bağımsız sorunlar değil bunlar. Toplantılarımıza katılmayan alanlarla ortak bir politika ve çalışma tarzı geliştirememenin sonuçları da diyebiliriz.
Çeşitli konularda pankart asma, afiş-yazılama yapma, stant açma tarzında eylemler gerçekleştiriliyor. Bunlar YDK olarak benimsediğimiz tarzlar elbette. Ancak diğer yandan bu eylemlerin çeşitli örgütlerle birlikte yapılması noktasında sıkıntılar yaşanıyor.
Bizler yalnızca özörgütlülüğümüz olan kadın örgütünde değil; çeşitli siyasi partiler, gençlik örgütleri, sendikalar vb. dünya görüşümüzü paylaştığımız ve erkeklerle ortak mücadele yürüttüğümüz kurumlarda da var olabiliriz. Bu örgütlerin eylemlerine katılabilir, pankartını açabilir, flamasını taşıyabiliriz kuşkusuz. Ancak bireysel olarak dahil olduğumuz başka bir örgütle YDK’yı birleştirerek eylemlerini, pankartlarını, stantlarını ortaklaştırmayı kabul edemeyiz.
Birincisi, YDK bir kadın örgütüdür ve çalışmalarını da kadınlar yürütür. Bir alanda kadın yoksa, orada YDK çalışması yürütmek zaten (çok çok açıktır ki) mümkün değildir.
YDK, bir kadın örgütü olarak özellikle kadın örgütlenmeleriyle ilişkilenir, ortak faaliyetler örgütler, eylem yapar. Bu, kadın örgütleri dışında hiçbir örgütle ortak iş yapmayız anlamına gelmez kuşkusuz. Ancak burada çarpık ve bizim asla kabul etmediğimiz konu, görüşlerini benimsediğimiz bir başka örgütün eylemini yaparken, YDK’yı da o eylemin içine sokmaya çalışmaktır. (Ya da tam tersi) Zira biz bunu yaparak tam da karşı çıktığımız şeye, yani genel siyaset içerisinde kadın meselesinin silikleştirilmesine, hatta yer yer “devrimcilik” göstergesi olarak kullanılmasına neden oluyoruz.
8 Kasım Pazar günü Ankara’da gerçekleştirdiğimiz merkezi toplantımızda yaptığımız tüm bu tartışmalar, bizim, Yeni Demokrat Kadın’ın kurumsallaşmış ve ayakları yere basan bir örgüt olabilmesinin önemli adımlarını atmasını koşullamalıdır. Elbette sorunlar, eksikler, zaaflı ve kimi zaman toplumsal cinsiyet eşitlikçi yaklaşımdan uzak pratikler yaşayacağız; yanlışlar da yapacağız. Ancak ilkelerini belirleyen, bilen ve hayata geçirmeye çalışan bir YDK olarak bu yanlışlarımızın, eksiklerimizin de üstesinden gelmesini bileceğiz. Kurumsallaşmış bir örgüt olmadan kadın ve LGBTİ’ler olarak karşımızdaki devletiyle, toplumuyla, adalet mekanizması ve her tür kurumuyla örgütlü bir ataerki ve sömürü sistemine karşı mücadele etmek mümkün olmayacaktır. YDK, güçlü bir örgüt olduğu sürece, bu denli kurumsallaşmış ve kadın ile LGBTİ düşmanı sisteme karşı verdiğimiz mücadelede nefessiz kalmamızı engeller!