Güncel

Gücümüz Mücadelemizde, Gözümüz Özgürlükte!

Kadınların isyanı ile dolu bir yılın ardından 8 Mart’ı karşılıyoruz. 2020 8 Mart’ını kitlesel olarak sokakta karşılamış, dünyanın dört bir yanında farklı biçimler alan kadınların isyanını coğrafyamıza yansıtmıştık.

8 Mart’a giderken Covid-19 salgını ile geçen bir yılı da geride bırakıyoruz. Geçtiğimiz 8 Mart’tan bu yana pandemi karşısında halk sağlığının yok sayılmasının yanında ekonomik krizin derinleştiği, kadın emeği başta olmak üzere emek sömürüsünün katmerleştiği bir süreç geçirdik.

Aynı zamanda kadınların mücadelesi her alanda ilmek ilmek örülerek ezilenlerin mücadelesinin en dinamik hareketlerinden biri oldu. Emperyalist kapitalist sistem, dünyanın her yerinde derinleşen ekonomik krizin üstünü örtmek ve krizin faturasını ezilenlere çıkarmak için pandemiye rağmen işyerlerini açık tutarak ya da evde esnek çalışma koşullarını dayatarak başta işçi sınıfı olmak üzere ezilenleri salgın karşısında korumasız bıraktı.

Türkiye’de de egemenler pandemiyi fırsata çevirerek, tüm düzenlemeleri patronlar için yaparken, başta kadınların olmak üzere ezilenlerin kazanılmış haklarını gasp etmeye yöneldi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması girişimi bunlardan biriydi.

Siyasi iktidar ve yandaşları tarafından kara propaganda için düğmeye basıldı ve sözleşmeden çıkmanın zemini hazırlanmaya çalışıldı. Ancak erkek egemen akıl bir kez daha kadınların iradesine çarptı ve kadınların mücadelesi bu saldırıyı durdurdu. Yine çocuğa yönelik cinsel istismar suçu işleyenlerin ve kadın düşmanlarının pandemi bahane edilerek çıkarılan af yasası ile dışarı salınması, 6284 sayılı yasanın kaldırılması tartışması, kadınların hak ve kazanımlarını hedef alan saldırılar arasında önemli yer kapladı.

Pandemi ile birlikte kadın emeği daha fazla görünmez kılınırken, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları arttı. 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda, Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer aldı. 2020 yılının 9 ayında 369 kadın katledildi, kadına yönelik şiddette pandemi boyunca %100’den fazla artış yaşandı. Kadınlar özsavunma haklarını kullandıkları için ağır “cezalara” çaptırıldı. Pandemi boyunca şiddetin önlenmesine dair herhangi bir politika hayata geçmediği gibi şiddeti bir parça önleyen yasalara erişim zorlaştırıldı ve kadınlar evlerde erkek şiddeti ile baş başa bırakıldı. Kadınların şiddet karşısında tek dayandıkları güç; birbirleri, dayanışmaları oldu. Bunu ülkenin dört bir yanında “birbirimiz için” diyerek sokağa çıkışımızla bir kez daha ilan ettik.

Gülistan Doku ve Şimon Diril örneklerinde olduğu gibi kaybettirme devletin özel saldırı politikasının bir parçası olurken, Melek İpek, Nadira Kadirova davalarında olduğu gibi sayısız kadın katliamı cezasız kaldı. Kadın düşmanları cezasızlıkla ödüllendirilirken, kadın siyasetçiler ve öznelerin tutuklanması da teslim alma, sindirme politikasının yansıması olarak hayata geçirildi.

Leyla Güven, Ayşe Gökkan, Şevin Alaca, Rojbîn Çetin gibi kadın siyasetçiler  akıllarda kalan sadece bir kaç isim. Egemenler, coğrafyamızın her yerinde mücadele eden kadınları hedef göstererek, yoğun bir gözaltı ve tutuklama furyası ile kadın isyanını bastırmak istedi ancak başaramadı, başaramayacak.

LGBTİ+’lar ise pandemiden en fazla etkilenen, şiddete en fazla maruz kalan ve en fazla yoksullaşan kesim oldu. Çalışma alanı zaten çok kısıtlı olan LGBTİ+’lar şiddetin ve sömürünün, patriyarkanın özel saldırılarının hedefindeyken LGBTİ+ hareketi  kadınlarla birlikte mücadele etmekten bir an bile geri durmadı.

Sömürü düzeninin çarklarını birlikte kıralım

Egemenler kadınlara topyekun saldırırken, dünyanın dört bir yanında ağır pandemi koşulları altında, kadınların patriarkal kapitalist düzene karşı verdiği mücadele kadınlara ve tüm ezilenlere  umut oldu.

Arjantinli kadınlar, Katolik kesimlerin baskılarına rağmen yıllardır yaygın ve örgütlü bir şekilde yürüttükleri kürtaj hakkı mücadelesini kazandı. Senato’nun isteğe bağlı kürtajı içeren tasarıyı kabul etmesiyle, Şili, Meksika, Kolombiya, Ekvador gibi kıtanın çeşitli ülkelerinde kadınların mücadelesinin birbirini etkilemesi ile isyan dalgası umut oldu.

Hindistan’da bir kadına yönelik toplu cinsel saldırıya karşı kadınların sokaktaki isyanı umut oldu. Avrupa’nın onlarca ülkesinde kadınların pandemi fırsatçılığına karşı mücadelesi umut oldu.

25 Kasım’da coğrafyamızın dört bir yanında kadınların sokağa çıkışı; emeğine, haklarına, hayatlarına sahip çıkma kararlılığı umut oldu. Yeni Demokrat Kadın olarak yaz aylarında yürüttüğümüz “Pandemiyi Bir De Bana Sor” şiarlı kampanyamızdan aldığımız güçle, her alanda emeğimizin sömürülmesine karşı büyüttüğümüz mücadelemizle, “Gözümüz Özgürlükte” diyerek sokakta olacağız. Tüm baskı ve saldırılara rağmen işçi kadınların parça parça büyüyen direnişi, Boğaziçi Üniversitesi’nde yükselen isyanın öznesi olan kadınların mücadelesi ile hayatın her alanında kendi direnişini ören kadınların mücadelesinden aldığımız güçle gözümüz özgürlükte, LGBTİ+lara yönelen saldırıya karşı gözümüz eşitlenmekte diyoruz. Örgütlü gücümüzle, kadın dayanışmasıyla özgürlüğümüz için sokaklarda, alanlarda olacağız.

Tüm kadınları emeğimize, bedenimize yönelen sömürüye karşı “sömürü düzeninin çarklarını birlikte kıralım” diyerk alanlara çağırıyoruz. Umudumuz örgütlü gücümüzde; gözümüz özgürlükte, eşitlenmekte.

Yaşasın Kadın Dayanışması

Yaşasın 8 Mart

Yeni Demokrat Kadın”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu