Hapishane idaresinin kadın direnişi alerjisi…
DÜNYANIN BÜTÜN RENKLERİNİ TAŞIYAN ELBİSE GÖRÜLDÜ
“Görüldü” kimi özlediğimiz
Neyi sevdiğimiz, istediğimiz “görüldü.”
Öfkeliysek hangi dağlara vurup
Kederliyse hangi suları izlediğimiz
“Görüldü”
Selamımız ve dikenlerimiz
İçimizde, derinde
Derin denizlerin yaşlı göllerin dibinde
Bir umudumuz vardır sileriz
Parlatırız gece gece
Damgasız işaretsiz
(Gülten Akın)
Hapishanelerdeki tecrit-tredman uygulamalarının bir parçası olarak renkli kalemler, boyalar ve resim malzemeleri yanımıza hücrelere verilmez. Resim yapmak isteyen tutsaklar bir “ıslahhane” olarak çalıştırılmak istenen kurslara yönlendirilir. Ama bu kurslardan tredmancıların beklediklerinden çok insan dünyasının devrimci yaşamın sınırsız zenginliklerini yansıtan sonuçlar çıkar. Yani devrimci iradenin teslim alınamaz oluşu buralarda da kendisi ispatlar. Ve bulunduğum hapishanenin resim kursundan dışarıya da rengârenk düşlerin tasvir edildiği resimler yollanır.
Yine de hapishanelerin bir yasaklar, keyfi uygulamalar mekânı olması gerçeği resim atölyesi için de geçerlidir. Devrimci önderlerin, şehitlerimizin, gerillanın, bayraklarımızın kısaca isyan ve direnişi yansıtan şeylerin resmini yapmamız yasaktır. Bilinçte, yürekte yaşatılanları dışarıya yansıtmanın bir yolu ise yine de bulunur.
Zira tüm devrimci tutsaklar bilir ki; iktidarın en büyük baskı ve engelleme mekânı olan hapishaneler aynı zamanda dışarıda bile olmayan özgürlüklerin yaratılabileceği mekânlardır da. Örneğin; en güzel dünyalara inancımıza dair şiarlarımızı en çok buralarda haykırabiliriz. Ya da devletin tüm makam ve mevkii sahipleri karşısında düşüncelerimizi sonuna kadar özgürce buralarda ifade edebiliriz.
Tutsakların bu özgürlük tutkusu ve sınırsız düşünce biçimi zindancıları her geçen gün daha fazla paranoyaklaştıracaktır. İlave olarak AKP’nin tüm ülkede yarattığı korku atmosferi zindancılara verilen sınırsız yetkiler de bu etkiyi artırır. Böylesi koşullarda örneğin bir fotoğraf karesinden neler çıkartılabileceğini tahmin edersiniz.
Dışarıda ki bir arkadaşım için onun beğendiği bir resmi yapmayı istemiştim. Arkadaşım hepimizin bildiği bir fotoğrafı bana gönderdi. DAİŞ çetelerinin kaçırıp tecavüz ettiği, köle pazarlarında sattığı kadınlardan bazıları kaçarak kurtulmuştu. Bu kurtuluş anında ilk yaptıkları şey üzerlerindeki kara çarşafı atmak olmuştu. Fotoğraf bu anı gösteriyordu.
Arkadaşım bana yazdığı mektupta; kara çarşafın altından çıkan o rengârenk elbisede dünyanın bütün renklerini gördüğünü anlatıyordu. Ben de aynı fotoğrafa benzer duygularla bakmıştım. Zira her birimizin yaşamında böylesi özgürlük anları veya düşlerimiz olmuştu.
Ama ne yazık ki o fotoğrafı resmetmem engellendi. Çünkü biz kadınlar iktidarın korkularını her zamankinden daha fazla büyütüyorduk. DAİŞ çeteleri ile aynı mayadan olan zindancılara, onlara kafa tutmuş bir kadının fotoğrafı fazlası ile tehlikeli görüldü. Bir fotoğraf da olsa bu böyleydi. Politik kadınların hapishaneleri her geçen gün daha fazla doldurması ise o fotoğraftaki kadın ile bizim aynı mayadan olduğumuzu tredmancıların yüzüne bir kez daha çarpıyordu.
Sonuç olarak fotoğrafın hikâyesine dönecek olursak; fotoğraftaki kadın işkencecilerin elinden kurtulmayı başarmıştı ama ben onun resmini yapıp bu duvarların dışına yollamayı henüz başaramadım. Şimdilerde bunu yapabilmenin yollarını arıyorum.
Bir YDK’lı tutsak
Sincan F Tipi Kadın Hapishane