Kadınlar “isyan”ı ve “devrim”i konuştu
Amed Kadın Dayanışması bileşenleri olarak; eylem planımızın 3. ayağı olan “Rojava’dan Gezi’ye Kadın Devrimi ve Direnişi” şiarıyla düzenlediğimiz panelimizi dün (9 Kasım) gerçekleştirdik.
Yeni Demokrat Kadın, Sosyalist Kadın Meclisleri, Keskesor LGBT, Eğitim-Sen Kadın Meclisi ve DTK Kadın Meclisi olarak bir ayı aşkın süredir çalışmasını yürüttüğümüz panel etkinliğimiz için Amed’in birçok yerine afişleme yaparken; yurtlarda, üniversitede ve şehir merkezinde toplu bildiri dağıtımları gerçekleştirdik.
Ayrıca panel yerinin girişine açtığımız stantla ulaşmaya çalıştığımız kadınları, 25 Kasım’da kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele için alanlarda olmaya çağırdık. Amed’de devrimci-demokrat yurtsever kadınların ve kadın hakları aktivisti LGBT bireylerin bir araya gelerek, devamlılığını umduğumuz bu çalışma ağını örmesi, bizler açısından önemli bir yerde durmakta ve kadın özgürlük mücadelesine –esasında toplumsal cinsiyet mücadelesine- yönelik umutlarımızı yeşertmektedir.
“Kadınlar barikattayken, erkekler yemek yaptı”
Gezi şehitleri şahsında tüm devrim şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından Gezi İsyanı ve Rojava Devrimini kapsayan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösteriminin ardından Taksim Dayanışması bileşenlerinden “Müşteriklerimiz” oluşumundan Zeyno Pekünlü söz aldı.
Pekünlü konuşmasında “Gezi Ayaklanması’nın hayat tarzına müdahaleye karşı olarak ortaya çıktığı söyleniyor, fakat buna itirazımız var. Kıdem tazminatının kaldırılması, SGK kapsamının daraltılması; ‘demokrasi’ adı altında siyasi tutsakların artması, her türlü muhalefetin suçlu gibi gösterilmesi, Taksim alanının ve oraya çıkanların kriminalleştirilmesi, sürekli olarak kadınlar üzerinden beden politikaları geliştirilmesi Gezi öncesi önemli faktörlerdir. Gezi ayaklanmasında cinsiyetçi iş bölümünden bağımsız, klasik rollerden bağımsız bir iş bölümü yapıldı. Kadınlar barikatlardayken erkekler yemek yapıyorlardı. Elbette ki taciz de vardı, fakat tacize karşı TİM’ler de kuruldu. LGBT hareketi ve kadın hareketi eril dili değiştirmek için mücadele ettiler” dedi.
Elif’ten mektup
Pekünlü’nün konuşmasının ardından, Gezi tutsaklarından Şakran Kadın Hapishanesi’nde tutuklu bulunan ve hapishanede çıplak aramaya maruz bırakılan Yeni Demokrat Kadın aktivisti Elif Kaya‘nın paneli selamlayan mektubu okundu. Elif mektubunda, kadınların sloganlara sesini ve rengini katarak, barikatları terk etmediğini; “Kavganın da, mücadelenin de, direnişinde yarısıyız” diye haykırdığını vurguladı.
Kadın bedenine dönük şiddetli bir savaş politikası olarak ele alan erkek egemen devlet anlayışı; yine kadın kimliğimiz üzerinden, kadın bedeni üzerinden yıldırmaya, sindirmeye çalıştığını belirten Elif, mektubunu “25 Kasım’ın ön günlerinde kadına yönelik her türü şiddete karşı ses olmayan çalışan çalışmalarınızı, başta Taksim ve Rojava’da olmak üzere direnen bütün kadınların coşkusuyla selamlıyorum” diyerek bitirdi.
“Rojavalı kadınlar kendilerini devrim sonrasına ertelemedi”
Ardından Yekitiya Star örgütünden Ramzia Muhammad, Rojava Devrimi’nden kadın deneyimlerini aktardı. Yekitiya Star’ı kuran kadınların başlangıçta birçok baskıyla karşılaştığını anlatan Muhammad, bu süreçte birçok tutuklamanın ve şiddet uygulamalarının meydana geldiğini; Türkiye’de, Rojava’da ve tüm devletlerde kadına yönelik zihniyetin aynı şekilde devam ettiğini belirtti.
Ardından Rojava’daki devrim sürecine değinen Muhammad, “Biz Rojavalı kadınlar olarak kendimizi devrim sonrasına ertelemedik; adım adım devrimle geliştik, taleplerimizi devrimle geliştirdik. Devrimle gençlik ve kültür-sanat faaliyetlerinin yanı sıra, kadınlar ordulaşma için de de yer aldı. Çetelerin ‘Kürt kadınlarının kanları ve namusları helaldir’ şeklindeki söylemlerine karşı mücadele yürüttük. Gezi’de halk kendi iradesini ifade etmek istedi, fakat bu iradeyi boğmak istediler. İsteğim bu iradenin tekrar ortaya çıkmasıdır” dedi.
“Kadınlar daha çok ortaklaşmalı”
Bakırköy Hapishanesi’nden SKM’li Gezi tutsağı kadınlardan gelen mektubun okunmasının ardından Ezilenlerin Hukuk Bürosu’ndan Av. Sezin Uçar söz aldı. Gezi direnişinde hukukçuların katkısına değinen Sezin Uçar, bu süreçte bir kriz masası oluşturulduğunu ve direnişçilere hukuki yardım sunulmaya çalışıldığını belirtti.
Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzün cezasız kaldığını belirten Uçar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “AKP’nin politikalarına karşı oluşan tepkinin yansıması olarak, ezilenlerin dayanışması ve empati ortaya çıkmıştır. Gezi tutsaklarının aileleri, her cumartesi Galatasaray önünde bekleyen Cumartesi Annelerini anladı. Erkek egemen politikalara karşı, kadınlar daha çok ortaklaşmalı ve mücadele etmelidir” dedi.
“Tek devlet, tek bayrak, tek ulus, tek cinsel yönelim…”
İnternet üzerinden canlı yayın yapılan panele, Elif Kaya’nın ablası Gülsev Kaya da katıldı. Kaya, Elif’in cinsel şiddete maruz kaldığı ve ardından hapishane yönetimi-yargı işbirliğiyle tacizcilerinin aklandığı süreci anlattı.
Gezi İsyanı’na katılanlar içinde LGBT bireylerin varlığının ayrı bir yer tuttuğuna değinen Kaya, “Faşist devletin ideolojisini tarif ederken; tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek bayrak, tek ulus tanımına tek cinsel yönelimi de ekliyorum” dedi.
Göğün yarısı olan kadınların direnişe katılımının nüfus oranına paralel bir hat izlediğini belirten Kaya, “Elif, farkındalıkları yüksek, devrimci bir kadın olduğu için tutuklanmıştır. Sistemin temsilcileri biz kadınlardan korkmaktadır. Elif’in de dediği gibi ‘Ne yapalım biz de üzerimize düşeni yapıp sistemin korkularını büyüteceğiz’ ” dedi.
“Herkes isyanını alıp gelmişti”
Kaya’nın ardından HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel söz aldı. Gezi İsyanı’nın, Türk ve Kürt halkının birbirine destek olmasının, direnişte beraber yer almasının önemini vurguladı.
Gezi İsyanı’nın Türkiye ve Kürdistan arasındaki duvarı yıktığını belirten Tuncel konuşmasını şöyle sürdürdü: “Orada herkes vardı, deyim yerindeyse herkes ‘isyan’ını alıp gelmişti. Roboski’de ‘terörist’ olanlar, Gezi’de ‘çapulcu’ydu. Türkiye halkı, Gezi’de devletle tanıştı. Gezi’de kapitalist modernitenin “Para olmadan, yaşam olmaz” tezi çöktü, orada komünler vardı ve paranın geçerliliği yoktu. Herkes evindekileri alıp geldi. Kadınlar sokağa çıktığında ise, eylemlerin rengini değiştirdiler. İlk gün küfürler edilirken; ikinci gün kadınlar boyalarını alıp bunu değiştirdiler. Gezi’de halkın itirazı vardı. ‘3-5 ağaç’ dediler, 3-5 ağacın kendisi politikti. Özgürlükten yana olanlar saflarını belirlemelidir.”
Katılımın oldukça iyi olduğu panel, soru-cevap bölümünün ardından sonlandırıldı.
AMED YDK