Kadınlar kavganın öznesi oluyor
Aile, din, namus gibi yaptırımlarla baskı altında tutulan kadının üzerinde kullanılan en etkili araç şiddet olmaktadır.
Kadına şiddet uygulamak için “esaslı” bir “neden” olup olmadığına bakılmaz. Çoğu zaman çok “basit gerekçeler” kadının şiddete maruz kalması için yeterli olabiliyor.
Şiddet, kadının karşısına sadece fiziksel olarak değil, cinsel ve psikolojik şiddet olarak da çıkabiliyor. Çoğu zaman eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel, cinsel tacize uğruyor.
Göze göründüğü için fiziksel şiddet sadece “cılız” bir şekilde teşhir edilirken, cinsel ve psikolojik şiddet görmezden geliniyor. Bu yüzden sistemin görmezden geldiği cinsel ve psikolojik şiddetin boyutları artıyor.
Kadının, kimliğinden kaynaklı uğradığı cinsel ve psikolojik şiddeti kabullenmesi bunlara boyun eğmesi istenir.
Kadın evlilik içinde şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Ve buralarda şiddet kadını mülkü olarak erkeğin kadının üzerindeki hakimiyetinin devamlılığını sağlamak için çok sık başvurduğu bir araç haline dönüşüyor.
Ama şu bir gerçektir ki, kadına yönelik şiddetin sorumlusu olarak salt şiddet uygulayan bireye yönelmek yerine bunun yanında şiddeti yaratan, besleyen ve kollayan erkek egemen anlayışa karşı da mücadele etmek gereklidir.
Yıllardır bu topraklarda birçok örgütlü kadın gözaltında veya hapishanelerde cinsel işkenceye uğramıştır.
Egemen güçlerin kadına özellikle Kürt kadına saldırılarına karşı biz kadınlar önceden olduğu gibi artık susmuyor, kavganın öznesi oluyoruz.
Sistemin pervasızca saldırılarına karşı korkmuyor, kendimize güveniyoruz.
Bilinçleniyor ve örgütleniyoruz.
(İstanbul’dan bir YDK’lı)