“Kendine güven” üzerine bir oyun
“Kendine güven” ve “inisiyatif”…
Bu iki kavram sınıflı toplumlar tarihi boyunca kadından o kadar uzak durmuş (uzak tutulmuş) ki; bugün kadınların bu özelliklere sahip olması, bazen tatlı bir “hayal”den öteye gidememiştir.
Kadınlar; hep haklarında karar verilen, sırtlarını mutlaka bir “erk”e dayamak zorunda olan, zayıf, güçsüz varlıklar olarak anlatılmış ve toplumsal genlerimize böyle işletilmiştir.
Ama biz bugün bu ezberi bozmamız gerektiğini düşünüyoruz. En başta kendimiz için…
“Bu iki kavramı biraz delik deşik edelim, bakalım ne çıkacak” dedik. Biraraya geldik ve bir oyun oynamaya karar verdik.
Herkes bir kağıt kalem aldı eline ve bu iki kavramı kendince yorumladı. Ardından kağıtları karıştırdık ve kimsenin kağıdı kendisine gelmeyecek şekilde dağıttık.
Oyunun kuralı basitti. Herkes eline gelen kağıdı okuyacak ve o konu ile ilgili ilk yorumu o kişi yapacaktı. Böylece hem hiçbir kadının “suskun kalma şansı” olmayacaktı hem de kavramların altını üstüne getirecektik. Şimdi sizlerle o çalışmadan bazı kısımları aktarıyoruz:
(Aşağıda ilk olarak italik şeklinde yazılanlar kadınların tanımlamaları; italik yazının ardından gelenlerse; o tanımlama ile ilgili yapılan yorumlar…)
“BAŞKALARININ NE DÜŞÜNDÜĞÜ…”
“Kendine Güven: Bir işe başlarken, o işi, ‘acaba yapabilir miyim?’, ‘ba-şarabilir miyim?’ çelişkisini yaşamadan yapabilmek; kendine güven konusunda olumlu bir adım atmaktır bence.
İnisiyatif: Kendine güvenle ilgili bir şey bu da. Yine bir gelişme karşısında anlık tavır koymak; ‘başkaları ne düşünür’e bakmadan kendince doğru olana göre hareket etmek. Ayrıca sorumluluk alma konusunda çelişki yaşamamak.”
– Bu yorumu yapan arkadaşın kendi-ne güven konusunda tereddütleri var. Bir konu ile ilgili karar verme sırasında “Acaba başarabilir miyim?” sorusunu, korkusunu herkes yaşıyordur. Ancak bu tanımlamayı yapan kişinin kendisiyle ilgili en sık karşılaştığı çelişki bu olsa gerek. Bu konuda olumlu bir adım atmak istiyor.
– Başkaları ne düşünür diye düşünmeden hareket edebilmek. Gerçekten bu çok önemli bir vurgu. Başkalarının ne düşündüğü konusu, biz kadınlar için hep bizim kendi düşüncelerimizden önce gelmiştir.
– Bu tanımlama, bu yazıyı yazan kişide “mükemmeliyet” kaygısı olabileceğini düşündürdü bana. Çünkü kendine güven meselesini “yapabilir miyim” ya da “başarabilir miyim” çelişkisini yaşamamak olarak değerlendirmek; “mükemmel, kusursuz” bir tanımlama bence. Biz bu kaygıları kendimize güvensek de yaşayacağız. Böyle bir tanımlama yapmak, bir taraftan da “kendine güven”i ulaşılmaz bir noktaya koyar ve cesaretimizi kırar.
“KENDİ CÜMLELERİNİ KURABİLMEK…”
“İnisiyatif: Uzun süren mücadele yaşamımızda kazandıklarımızla güvenilir olmak.”
– Burada demin tartıştığımız mesele, yani başkalarının gözünden kendimizi değerlendirme; kendimizle ilgili kıstasımızın başkaları olduğu gerçekliğini pratikte yaşıyoruz. İnisiyatifli bir kadın olmak için başkalarının güvenmesi esas alınıyor.
– Başkalarının güveni ile gerçek bir inisiyatif konulamaz aslında.
– Hayat bir inisiyatif alma sürecidir zaten. Başkalarının yönlendirdiği bir hayatı yaşamak zorunda kalıyorsun. Birilerinin cümlesini kuruyorsun, başkalarının hayatını yaşıyorsun. Neredeyse tüm kadınların yaşadığı gerçeklik bu. İşte bizim bunlardan sıyrılmamız lazım. Kendine güven ve inisiyatifi buradan tartışmalıyız. Hayatımızı kim yönlendiriyor? Kurduğumuz cümleler, yaşadığımız hayat kimin?
“BAŞLANAN İŞİ SONLANDIRMA…”
“Kendine güven: Düşüncelerimi, davranışlarımı, yapmak istediklerimi karşımdakine kendimi kasmadan, germeden ifade etmek.
İnisiyatif: Bir işi, görevi yerine getirebilmek için yeterli gücü hissetmek, o işi sonuçlandırabileceğine inanmak ve bunun için harekete geçmek.”
– Aslında neyin ne olduğunu, nasıl yapıldığını biliyoruz ama kendimizi gerçek anlamda ifade edemiyoruz. Mesela her işi yaparım, ama bana bir yazı yaz diyecekler diye ödüm kopuyor. Bunun için cesaretli olmak lazım. Gerçekten yapabileceğimizi biliyoruz, ama kendimize güvenle ilgili sıkıntılarımız var. Kendi açımdan cesaretli olmadığımı söyleyebilirim. Kendimize başkalarının gözünden bakıyoruz. Herkesin çok zıttı olmamaya çalışıyorum.
– Tanımlamayı dinlerken yazan kişinin gündelik yaşamında konuşurken gerildiğini, sözlerinin etkisinden çekindiğini düşündüm.
– Benim de dikkatimi çeken mesele, inisiyatifi tanımlarken işi sonlandırma gücünden bahsetmiş. Yani bir işi başından sonuna götürme meselesi. Benim en sık yaşadığım sorunlardan bir tanesi bu. Başladığım işi bitirmekte çok sıkıntı yaşıyorum. Sanki birilerinin beni sürekli motive etmesi, birilerinin o işi bitirmem için arkamdan itmesi ya da birilerinin benim yerime bitirme işini yapması gerekiyormuş gibi hissediyorum.
– Söylediğine katılıyorum. Ancak bir şey eklemek istiyorum. İnisiyatif meselesini; seferber etme, birilerini harekete geçirmeden ziyade kendini hareket geçirme üzerinden tanımlıyoruz hep. Oysa inisiyatif meselesi bir yandan da bir şeye müdahale etmek, etrafımızda işi omuzlayacak insanları harekete geçirmek demek. Yönlendiren, organize eden insan olma meselesinin gözümüzü korkuttuğunu düşünüyorum.
“KENDİMİZLE BARIŞIK OLMAK…”
“Kendine güven: Gücün yansıması… Kişinin kendisiyle barışık olması ve bunu dışarıya yansıtması… Ayakları üzerinde durabilme…
İnisiyatif: Kendine güvensizlikle yaralanan, karar verme gücü.”
– Kadınlar aslında çok güçlü ama bunu yansıtma yolları çok farklı. Kadın olarak hepimiz kendimizle barışık olmadığımız zaman yeteneklerimize, zekamıza, düşüncelerimize güvenmiyoruz.
– Kadının kendisiyle barışık olması bizim en yakıcı sorunlarımızdan biri. Biz kendi kişiliğimizle barışık değiliz. Kendi bedenimizle barışık değiliz. Bu kendimizle barışık olamama durumu, bir süre sonra bizi kendimizden iyice uzaklaştırıyor. Mükemmellikten vazgeçip gerçekliğimizle yüz yüze gelmemiz, kendimizle hesaplaşmamız ve barışmamız gerekiyor artık.
– En çok dikkatimi çeken konulardan biri de; kadın hep kendisini başkasının gözünden görüyor. Başkalarının kriterleri ile davranıyoruz ve yaklaşıyoruz kendimize, yakınımızdaki kadına. Bu kriterler de bizi “mükemmel kadın” olmaya zorluyor. Sonra bu durum gelişmemizi etkiliyor. Düşünsenize başkaları bir şeyi bilmediğimizi öğrenecek diye bazen bilmediğimiz ya da merak ettiğimiz en basit soruları bile soramıyoruz bu baskıdan kaynaklı.
“SESSİZLİĞİ İLK BOZANLAR…”
“Kendine güven ve inisiyatif; bir toplantıda sessizliği ilk bozan olmaktır.”
– Demek ki sessizliğe gömülen biri. Düşündüğünü kendine saklama sıkıntısı olduğunu düşündüm.
– Kadınlar ilk sessizliği ilk bozan olmazlar genelde. Bir konu tartışılınca, o konuyla ilgili düşüncelerimizi kendimize saklar, doğru olup olmadığı konusunda ince eleyip sık dokuruz. O sırada bir başkası (genelde de bir erkek) sessizliği bozar. Ve sıklıkla “ben de bunu söyleyecektim” deriz. Bu durum kendimize güvensizliği büyüten bir olgu haline gelir sonra. Bu tanımdan yola çıkarsak; kendine güven nerede oluşur? Evet, toplantıda söz alıp sessizliği bozduğumuzda ya da bir eylemde inisiyatif aldığımızda kendimize güveni inşa etmeye başlamış ya da kendimize güvendiğimizi göstermiş oluruz. Ama asıl mesele günlük yaşamda bitiyor. Kendimize gerçekten güvenip güvenmediğimiz günlük pratiklerde verdiğimiz tepkilerle ölçülmeli.
“CESARETLE KORKULARIN ÜZERİNE YÜRÜMEK…”
“Kendine güven: Cesaret ve inanç
İnisiyatif denince aklıma bir olayla ilgili tavır koyma ve anında müdahale etme gibi kavramlar geliyor.”
– Evet bence de “kendine güven”i tartışırken anahtar kelimelerimizden biri de “cesaret” olmalı. Ama genelde “cesur olma” meselesini “kendine güven” konusu gibi çok uçta değerlendirerek, gözümüzde çok büyütürüz. “Kendine güven” o kadar korkunç bir şeydir ki; onunla buluşabilmek için o kadar korkunç olan “cesaret”e ihtiyacımız vardır.
Aslına bakılırsa kadınların çok büyük korkuları var. İçten içe kendine dair karar vermekten, başkalarıyla ilgili karar vermekten çok korkar ve bunu yapabilmesi için de ona “cesaret” gerekir. Sessizliği bozup, kendine güvenip konuşmak “cesaret” isteyen bir şey. Korkuların üzerine yürüyoruz çünkü. Gerçekliğimiz anlamında kendimize güvenmemiz için bize “cesaret” lazım.
– Kendimizle mücadele edebilmek için gerçekten cesaretli olmak gerekiyor. İnsan en zor kendini değiştirir. Hem bunu kabullenmesi zordur hem de kabullenmek değişim için bir başlangıçtır. Bu yüzden cesur olmak önemli. Kendimizi tanımak dahi cesaret ister. Tüm bu korkularla uzlaşmamak için cesaretle üzerine gitmek lazım.
“CİNSİYET BİLİNCİNE YABANCILIK…”
“Kendine güven: Söylediğin sözün sahibi olmak, kendi hayatına dair kendi kararını vermek ve kararının tüm evrelerinde söz sahibi olmak. Kısaca kendi hayatına dair kendi sözünü söyleme gücü ve bu gücü yaratma isteği.
İnisiyatif: Kendine güvenle bağlantılı olarak kendi ve çevresiyle ilgili olaylar ve olgularla ilgili yorum yapma, karar verme ve uygulama yetisi.”
– Bu tanımlamalar, yazan kişi ile ilgili “kendine güven” konusunda hayatıyla ilgili çok şey başardığı düşüncesi doğuruyor. Belki de yazan kişi ulaşmak istediği noktayı söylemek istiyor olabilir.
– Bizim bakış açımızda (daha doğrusu toplumun bize yüklediği o erkek egemen bakış açısında) kadının özgüvenli olması genelde biz şaşırtır. Bunun bir erkekte olmasını sıradan karşılarız. Erkeğin kendine özgüvenli olması, inisiyatifli davranması gözümüze tuhaf görünmez. Ancak söz konusu özellikler bir kadında olduğunda bu bizi tuhaf gelir.
– Erkeklerin “kendine güven” ve “inisiyatif” konusunda avantajları var. Sormak lazım değil mi? Onların deneyimlerinden yararlanmak gerekmiyor mu?
– Aslında burada “erk”le kurulacak böyle bir ilişkinin kadın bakış açısından doğru olmadığı sürece bahsini ettiğimiz şey deneyim aktarımı olmaz. Çünkü zaten erkeğin “kendine
güven” ve “inisiyatif” konusunda avantajları(!) söz konusu olduğunda bağımlılık ilişkisinden bahsediyoruz demektir. Yani “erk”, “kendine güven” ve “inisiyatif”i kendi dışındaki cinsiyet kimlikleri iktidarı altında ezerek o “deneyimleri” elde etmiştir.
– Alanlarda kadınlar arasında dayanışma önemli bir yerde duruyor ama bizim açımızdan pek olumlu sayı-abilecek bir tablo yok ortada bence. Bizde “inisiyatifli kadınlar” oluyor ama onlar sadece kendilerini “geliştirebiliyor”, etrafındaki kadınları kendi bilinç düzeyine çekemiyorlar/çekemiyoruz ne yazık ki!
– Bence bunun birkaç sebebi var. Birincisi “cinsiyet bilinci” kavramına olan yabancılığımız, bizim devrimci kadınlar olarak örgütlülük düzeyimizi geliştirmemizi engelliyor. Genelde “erkekleşerek” gelişme gibi bir durum var bizde. Ve bu yüzden kadınların birçoğu yakınındaki “kadını” (toplumsal olarak erkekten “geri” bırakılan, ezilen kadını) geliştirmek için kendine paye biçmiyor. Hatta bazen ilerledikçe “şefleşerek yine kendinden daha zayıf kadınlara katlanamama” gibi durumlar da söz konusu olabiliyor.
– Tam da buraya müdahale ederek, tüm örgütlü kadınlarla “cinsiyet bilinci” üzerine daha ciddi çalışmalar yürütmek gerek. Bir de şöyle bir gerçeklik var ki; bu toplumda kadının ilerlemesi o kadar kalın duvarlarla engellenmeye çalışılıyor ki, bir kadın o duvarları aşmak için tüm enerjisini sarf ediyor. Bu durumda bir başka kadının gelişimine yardım edecek gücü kalmıyor!
Yeni Demokrat Kadın