LAİKLİK ÜZERİNE | CHP kadınların yanında olabilir mi?
AKP kadın düşmanlığında sınır tanımıyor. CHP ise laiklik elden gidiyor söylemleri ile kendisini “kadınların kurtarıcısı” ilan etmeye kalkışıyor. OHAL ile birlikte daha da hız kazanan saldırılar CHP’nin “kötünün iyisi” pozisyonundan bir kez daha nemalanma derdinde olduğunu gösteriyor. CHP’nin tartışmasız gerçekliği kadın düşmanlığını bu tartışmalar üzerine bir kere daha ifade etmek gerekiyor.
CHP’nin Kadın Hakları Savunuculuğu!
CHP’nin kadın politikaları 1980’lere kadar devlet politikası olarak uygulanmıştır. Bu dönemin ardından peyderpey bir dönüşüm başlamıştır. Bugün artık sonuçlarını görmekte olduğumuz kadın yaşamını abluka altına almaktaki yeni şekillenişidir. Bunun için medeni kanun ve bununla bağlantılı mevzuata değişiklikler yapılıyor. CHP’ye göre bu süreç “Atatürk’ün kadınlara armağan ettiği” hakların gaspı anlamını taşıyor. Peki, bu hak kırıntılarının gerçek kazanıcıları kimlerdir?
Dünyada, kadın, aile, özel mülkiyet, devlet ilişkisini en kapsamlı çözümleyenler Marksistler olmuştur. Bu görüşler aynı zamanda 20.yy kurulan sosyalist ve Demokrat Halk Cumhuriyetlerinde kısmı olarak devlet politikası haline getirilmiştir. Feministler de Marksizm’in konuyu gündemine aldığı dönemlerde erkek egemen sistemi çeşitli boyutlarıyla çözümlemeye başlamıştır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın emeğinin sömürülmesinde ataerkilin rolü, insan hakları ve hukuk sisteminde ki cinsiyet ayrımcılığı vs. gibi çalışmalar feministlerin eserleridir. O dönemde Marksistlerle ve feministlerin örgütsel bir yakınlaşmaları veya ilişkileri olmamıştır. Buna rağmen hemen hemen aynı dönemde gelişmeye başlayan bu iki düşünce birbirini tamamlayan özelliklerdir. Bu iki gelişmenin ortaya çıkarttığı toplam etki 20.yy başlarında dünyanın her yerinde çeşitli derecede değişimler yaratmıştır.
Kadınların seçme seçilme hakkı elde etmeleri, mirastan yararlanmaya başlamaları, tek eşliliğin yasa haline gelmesi, eğitim hakkı vb. kazanımlarda 1. Dalga feministlerin siyasi faaliyetlerinin rolü büyüktür. Bu kazanımların kırıntıları o dönem Türk yasalarına da girmiştir. Göstermelik olarak medeni kanunda yer alan bu hakların “patenti” CHP’ye” ait değildir. CHP olsa olsa kötü bir ithalatçıdır. Zira yasalarda ki bu hakların kadınlarla buluşabildiği söylenemez. CHP’de diğer tüm düzen partileri gibi iktidar olduğu dönemlerde bu haklarla kadınların tanışması önüne engel olmuştur.
Laiklik Kadın Haklarını Korumanın Garantisi mi?
CHP ve kimi reformist çevreler laikliği kadın haklarının garantisi olarak görmektedir. Bu iki konunun birbiri ile ilişkili olduğu söylenemez. Laiklik bir devlet politikası haline getirildiği her yerde devletin tüm araç ve yöntemleri gibi bir baskı unsuru haline getirilmiştir.
Ülkemizde laiklik vasıtası ile yapay bir Sünni çoğunluk yaratılmıştır. Dışta kalan tüm kesimlerin asimilasyonunda laiklik bir kılıf olmuştur. Laiklik gericiliğe karşı bir panzehirmiş gibi gösterilerek çeşitli muhalif kesimlere ( örneğin Alevilere ) faşist devletin politikaları onaylatılmıştır. Bu şekilde CHP günden bugüne kötünün iyisi olarak muhalif kesimler içine bir Truva atı etkisi yaratmayı başarmıştır. Bugün artık CHP’nin ipliği de fazlasıyla pazara çıkmıştır. İşçi-emekçi, yoksul köylüler, Kürt, Ermeni, Süryani vd. tüm ulus ve milliyetler, kadınlar, Aleviler tüm iktidarların gerici karakterde olduğunu deneyimlemişlerdir. Hatta başörtüsü ve kılık kıyafet yasaları ile Müslüman kadın ve erkeklerde gerici iktidarların saldırısından fazlasıyla pay almıştır. Biz bu gericiliğin her biçimine faşizm diyoruz.
CHP’nin kadın hakları savunuculuğuna yeniden dönecek olursak özünde bugün egemen kliklerin arasındaki çatışmanın olduğunu görüyoruz. AKP devletin yeniden restorasyonda yol kat ederken VHP odaklı kliği devletten büyük oranda temizledi. CHP “adalet yürüyüşü” vb. çalışmalarla karşı atağa geçmek amacında. Fakat tüm bu süreci toplumsal muhalefetin içini boşaltma amaçlı kullanıyor. Kadın hakları savunuculuğu da bundan ibarettir.
Bugün AKP’ye Karşı Savunduğumuz Kazanımlar Kimlerin Eseridir?
Bugün AKP’nin budamaya kalkıştığı kadın hakları yasalara 1990’da girmiştir. Töre cinayetlerinde ceza indirimi yasanın kaldırılıp cezaların daha da ağırlaştırılması yönünde ki düzenlemeler. Evlilik içinde kazanılmış gelir üzerinde kadın ve erkeğin ortak teferruatta bulunması hakkında ki düzenleme. “Ailenin reisi erkektir” ibaresinin yasadan çıkartılması. Evlilik içinde ve seks işçilerine tecavüzün suç kabul edilmesi yönünde ki değişiklikler. Ailenin rızasına bakmadan 18 yaş altı evliliklerin yasaklanması. Tecavüzcünün evlenmesi halinde cezadan muaf tutulması hakkında ki yasanın kaldırılması. Kadının çalışmak için eşinden izin alma zorunluluğunun kaldırılması. Ve en son Özge Can yasası olarak kadınların güncelleştirdiği kadın cinayetlerinde ve cinsel suçlarda hafifletici sebep ve ceza indirimi yapılmaması hakkındaki çalışmalar yakın dönem mücadelenin kazanımlarıdır.
12 Eylül 1980 sonrasında sınıfsal, ulusal ve cinsiyet mücadelelerinde küçük kıvılcımlar halindeki değişimler 1990’larda sonuç vermeye başlamıştır. Bunun ilk örneklerini feministlerin alanlarda yatıkları çalışmalarda gördük. Dayağa karşı mücadele ile stat veren bu süreç yakın mevzuatta yukarıda sayılan kazanımların önemli bir kısmını ortaya çıkarmıştır. Siyaset sahnesinde ki asıl sıçramaya ise Kürt kadınları imza atmıştır. Bugün devrimci harekâtlarda bu sürece büyük ölçüde girmiştir.
Bu mücadelelerde ve kazanımlarda CHP’nin katkısı ve desteği yoktur. AKP’nin kadın düşmanlığı hangi kesimlere karşıysa mücadele edenlerde kazananlarda onlardır. Bugün OHAL ve KHK’ların genel muhaliflere ama en çokta kadınlara ve Kürt kadınlarına ve onların kurumlarına yönelmesi tesadüf değildir. Yükselen kadın muhalefeti de öncüsü olarak bu kadınları görmektedir. AKP’nin düşmanlığı bundan dolayı katmerlidir. CHP ise ideolojik olarak kadınların değil AKP’nin yanında yer almaktadır.
Kısacası kadınlar kendilerinden önceki kadınların kazanımlarını korumak ve büyütmek için AKP’nin karşısına dikiliyor. Bu mücadelede CHP’nin veya bir başka düzen partisinin yeri yoktur.
Tutsak bir YDK’lı