MÇD’den “Ekoloji, Siyaset ve Kadın Mücadelesi” paneli
İstanbul: Munzur Çevre Derneği dün (28 Şubat) Okmeydanı’nda bulunan dernek binasında “Ekoloji, Siyaset ve Kadın Mücadelesi” konulu bir panel gerçekleştirdi.
Munzur Çevre Derneği Kadın Komisyonu tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne sayılı günler kala “Ekoloji, Siyaset ve Kadın Mücadelesi” konulu bir panel gerçekleştirildi. Yeni Demokrat Kadın (YDK)’dan Kübra Gündüz ve Karadeniz İsyandadır Platformu’ndan Ebru Erbaş panelist olarak katıldığı panelde Karadeniz ezgileri ile Grup Gâleni ve kadın ezgileri ile Grup İsyan Ateşi sahne aldı. Panel başta T. Kürdistanı olmak üzere erkek egemen sistem tarafından katledilen ve kadın mücadelesinde şehit düşen kadınlar nezdinde gerçekleştirilen saygı duruşu ile başladı.
“Doğa ve kadın bir birine çok benzer”
Açılış konuşmasını yapan MÇD Başkanı Hatun Esen, kadınların sistematik bir biçimde katledildiğini hatırlatarak, “Doğa ve kadın birbirine çok benzer. İkisi de devletin direk hedefindedir ve sistemin sürekli saldırısına uğrar” dedi. Kadınların doğaya tutkun olduğunun altını çizen Esen, Karadeniz’den Kürdistan’a verilen mücadelede kadınların ön planda olduğunu ve bu mücadelelerin birbirinden bağımsız olmadığını dile getirerek özgürlüğü için direnen tüm kadınları selamladı.
Ardından MÇD Yönetim Kurulu adına konuşma yapan Yaşa Gül Polat ise egemenlerin kadın düşmanı söylemlerini hatırlatarak, kadınların erkek egemen sisteme karşı özsavunmaya geçtiğinde müebbet hapse varan cezalar aldığını ve kadın bedenlerinin sokak ortasında asker postalları altında ezilmeye çalışıldığını vurguladı. Çevre mücadelesiyle kadın mücadelesinin birleşmesi sonucu, kadın mücadelesinde yeni bir evreye geçtiklerini vurgulayan Polat, erkek egemen sistemin her türlü saldırısına karşı kadınlara alanlarda olma çağrısı yaptı.
“Kadınlar olmasaydı Karadeniz’de bir direniş söz konusu olamazdı”
Karadeniz ezgileri ile Grup Gâleni’nin dinletisinin ardından konuşan Karadeniz İsyandadır Platformu’ndan Ebru Erbaş dağları, denizi ve vadileri ile asi Karadeniz’in kültürünü koruduğunu ve bu kültürü kadınların ürettiğini vurgulayarak, bu kültürü üreten kadınların Karadeniz kadar isyankar olduğunu hatırlattı. Karadeniz’de doğaya dönük saldırıların Çernobil faciasıyla başladığını söyleyen Erbaş, bu gün hala insanların Çernobil’den kaynaklı hayatını kaybettiğini ve devletin bu ölümleri gizlediğini vurguladı.
Devamında Karadeniz’de verilen çevre mücadelesini anlatan Erbaş, Yeşil Yol ve Cerrattepe direnişlerinden örnekler vererek kadınların bu direnişlerde ön planda olduklarına dikkat çekti. Karadeniz’de kadınların erkeklerden daha çok ön planda olduklarına değinen Erbaş, “Karadeniz’in erkekleri tembeldir. Bugün eğer bu direnişlerin başında kadınlar olmasaydı, bir kazanım söz konusu olamazdı” dedi.
“Cerratte’de her şey göründüğü gibi değil”
Cerrattepe’deki direnişe dair bilgilendirme yapan erbaş orada bir kazanım olmadığını ve ablukanın hala devam ettiğini bildirerek, “Başbakan ile Artvinlilerin konuşmak için bir araya geldiği gün, daha konuşmamız sonlanmadan AKP’li Artvin Belediyesi kendi sayfasından, ‘Başbakanımıza teşekkür ederiz, yıkımı durdurduğu için’ şeklinde paylaşımlar yaptı. Durum hiç de öyle değil. Konuşmalar yapılırken askerlerin Cerrattepe’den çekileceği söylenildi ancak, alan hala asker ablukasında, iş makineleri hala orada bekletiliyor ve orayı ziyaret etmek isteyenler alınmıyor inşaat alanına. Bu durumu sadece burjuva medya değil maalesef muhalif medyada bu şekilde lanse etti” dedi ve Cerrattepe’ye her an ikinci bir saldırının beklendiğinin altını çizdi. Erbaş son olarak buradan doğru Cerrattepe’deki halkın direnişine destek verilmesi gerektiğini vurguladı.
“Erkek devlet saldırılarına karşı, beni bırakıp biz olmalıyız”
Ardından Yeni Demokrat Kadın aktivisti Av. Kübra Gündüz “Biz kadınlar mücadeleyi sonradan değil, daha çocuk yaşlarımızda öğreniyoruz-öğretiliyor” dedi, kadınların öfkesinin biriktirilmiş ve aynı zamanda politik bir öfke olduğunu vurguladı. Kadına yönelik her türlü saldırıların devlet eliyle gerçekleştiğinin altını çizen Gündüz, bu saldırılara karşı “Beni bırakıp biz olmalıyız” dedi.
Hukuk alanında bu saldırıların değişmediğini bildiren Gündüz, erkek şiddetine karşı özsavunmaya geçen Çilem Doğan ve Nevin Yıldırım örneklerini vererek, “Burada ölmek yerine öldürmeyi yeğleyen kadınlara müebbette varan hapis cezaları veriliyor. Ancak bir kadını katleden her hangi bir erkeğe ise iyi hal indirimlerinden yıllara varan cezalar veriliyor” dedi.
“Kadınlar her yerde direnişin en ön saflarındalar”
“Cerrattepe direnişinde kadınlara şiddet uygulayan, Özgecan’ı katleden, evde şiddet uygulayan, T. Kürdistanı’nda kadınların bedenini soyup sokak ortasında teşhir eden ve yakan zihniyet birbiriyle bağlantılıdır. Arasında en ufak bir fark yoktur. Saldırının geldiği yerde, hedefte olan biz kadınlarda aynıyız” diyen Gündüz, “Bu saldırılara karşı koymak için tek yolumuz bizim hapishanemiz olan evlerimizden çıkmak ve beni bırakarak biz olmaktan geçmektedir. Direnişlerin ve kazanımların olduğu yerlere bakarsak gücümüzü daha çıplak bir gözle görme şansımız olur. Kadınlar her alanda ayakta, Kobanê’de, Rojava’da, T. Kürdistanı’nda, Karadeniz’de direnişin en ön saflarındalar. Siyasetin içinde söz sahibi olan ve en ön saflarda yer alan kadınlara yönelik şiddetin boyutu da büyüyor. Bu saldırılara karşı koyarken kadın dayanışmasını örmezsek mücadelemizin ayakları havada kalır” dedi.
Gündüz son olarak kadınlara 8 Mart’ta alanlarda olma çağrısı yaptı.
“Ezgilerimizle direnen kadınların sesi olmaya çalışacağız”
Sunumların ardından kadın mücadelesi ve kadına yönelik şiddet başlıkları üzerinden tartışmalar devam etti. Cerrattepe direnişine bire bir tanıklık edenler ise Karadeniz halkının direngenliğini anlatarak, orada bir direniş olursa tekrar gitmek istediklerini bildirdi.
Sunumların ve tartışmaların ardından kadın ezgileri ile katılımcılara dinleti gerçekleştiren Grup İsyan Ateşi’nin kadın solisti Tansu, “Karadeniz’de doğası için direnirken şiddet gören kadınlara, siyaset yürüttüğü için evinde infaz edilen ve T. Kürdistanı’nda özyönetim için direnirken katledilen, bedenleri çırıl çıplak soyularak teşhir edilen kadınlara saldıran zihniyet aynıdır. Bizler Grup İsyan Ateşi olarak ezgilerimizle, bu saldırılara karşı direnen kadınların bir nebzede olsa sesi olmaya çalışacağız” diyerek “Söz Özgecan” ezgisini seslendirdi.
Grup İsyan Ateşi’nin ardından panel sonlandırıldı.