Güncel

Resmiye yazdı: “Şiddet merkezinin en dibindeki ağır müebbet hücrelerden mesaj: Çocuk tecavüzcülerini aklattırmayacağız”

Geçtiğimiz hafta gündeme hızlı bir şekilde giren ve öz olarak çocuk tecavüzcülerinin aklanmasını hedefleyen yasa tasarısının geri çekilmesini sağlayan kadın mücadelesinin öznelerinden biri de hapishanelerdeki tutsaklardı. Silivri 9 Nolu Hapishane’den YDK’ya gönderilen mektupta Silivri’deki kadın tutsaklardan Resmiye Vatansever ve Deniz Tepeli, tutsaklar cephesinden konuyla ilgili neler yaptıklarını ve ne hissettiklerini paylaşmışlar.

Çocuk tecavüzcülerini aklamaya yönelik önergenin gündeme gelmesi ile biz de burada harekete geçtik” diyen Resmiye, mektubunda şunları paylaşıyor:

 

“Silivri zindanında da susmayacaktık, susmadık”

“Bu konuyla ilgili üç gün süreyle yemek ve ekmek almama şeklinde bir protesto yaptık. Bunu Adalet Bakanlığı’na protesto dilekçeleri ile bildirdik. Koridorda ve hastaneye gittiğimizde slogan attık: ‘Tecavüz insanlık suçudur’, ‘Çocuk tecavüzcülerini aklattırmayacağız’, ‘Tecavüzcü devlet hesap verecek’ dediğimizde rutin dışı bir şeyler yaptığımız duygusunu biz de yaşadık, bizi duyanlar da yaşadı. Bunu çok net gözlemledik. Yaşamımızın o karanlık ve dile getirilmesi yasaklı kelimelerini uluorta ifade etmek, ‘bu dünya üstünde birileri çocuklara tecavüz ediyor’ diye haykırmak çok alışıldık bir şey değil. Belki belli bir kitlenin içinde bu böyle yaşanmaz. Fakat etrafımızda gardiyanlar ve hapishanenin hücrelerinin çoğunda katiller, tecavüzcüler ve bu iktidarın katil ve tecavüzcülerini kollamak ve aklamak için iktidarın bir yerlerinde görev almış çeşitli mesleklerden kişiler var. Ve her şeyiyle devlet şiddetini kadın erkek ayırt etmeden uygulamış ve bunu yapmaya hazır görevliler varken bunu bir tek sesten haykırdık sadece iki kadın olarak. Birbirini hiç göremeyen bu iki kadın öyle bir etki yarattı Silivri zindanında. Bir de bizi duyan başkaları vardı, HDP’li vekiller, aydınlar, gazeteciler… Duyduklarından emindik. Buralarda da susmadığımızı, susmayacağımızı onlar için de haykırdık. ‘Jîn jîyan azadî’yi de özellikle HDP’li kadınlar için dillendirdik.”

 

“Sen duyuyorsun ya!”

“Sloganlarımızı duyanların ilk refleksleri nerede ve kimin yanında olduklarını ifade eden tepkilere dönüştü. Susturulmak istendik. Bazıları ‘burada sizi kimse duymuyor ki’ dedi. Oysa tam tersiydi. Dost düşman duyması gereken en geniş kesimler duyuyordu. Yine de şöyle bir cevap verdim: ‘Sen duyuyorsun ya, üstelik de bu tepkinle de çocukların yanında olmadığını anlıyoruz ya, bu da yeter’.

Hastanelerde geçmiş yıllarda da çok slogan attık. Kimi zaman tedavi hakkımız engellendiği için kimi zaman da Soma’dan Ankara katliamına, Suruç’a faşizme karşı omuz omuza olabilmek içindi bu seslenişlerimiz. Ama galiba burada hastanede slogan atan ilk kişiler biz olduk. Tabii susturulmak istendik. Tedavi olamadan geri götürülmekle tehdit edildik. ‘Hastalar rahatsız oluyor’ denilerek duygu sömürüsüne maruz bırakıldık. Tutanak tutuldu ve bunları yapan askere de neden bu kadar irkildiğini sorduk. O tepkiden dünya kadar şey çıkartabiliriz. Kısacası şimdilik kadınların direnişi ile geri püskürtülen o saldırının buralarda TV ekranlarından gazetelerden seyirlik kalmasına izin vermedik. Kadınların ve çocukların yanında olanlara da karşısında olanlara da mesajımız ulaştı. Hem de bu şiddet merkezinin en dibindeki ağır müebbet hücrelerden çıktı bu tek mesaj.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu