Roboskili kadınlar: “Bu yıl 8 Mart’ı kutlamadık!”
13-16 Mart tarihleri arasında Pınar Aydınlar’ın klip çekimleri için bulunduğumuz Roboski’de köylülerin acılarını, ağıtlarını, öfkelerini, taleplerini dinledik. Onların seslerini bir kere de biz duyuralım istedik. Klip çekimlerinde de yer alan şehit aileleri kendi yaşadıklarını bütün çıplaklığıyla anlattı. Bölgedeki gerçeklik, hayatta kalabilmek için korucu ya da kaçakçı olma gerçekliği bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyordu. Öyle ki sohbet ettiğimiz gençler katliamdan sonra da kaçağa gittiklerini, havanların tepelerinden nasıl geçtiğini ve korunmak için nasıl saklandıklarını ölüme meydan okurcasına anlatıyorlardı…
Üçü de 17 yaşında evlenen Safiye, Hayat, ve Jakira Enc ile 28 Aralık’ta Roboski’de yaşananlar üzerine sohbet ettik.
Safiye: Mahalleden kadınların çığlıklarıyla uyandık. Televizyonu açtığımızda ölü ve yaralı sayısı alt yazı geçiyordu. Öğrenince katliamın olduğu yere kadar gittik. Diğer köylerden gelenler de vardı. Bayılanlar, ağlayanlar, kendini hırpalayanlar… Ölenlerin çoğu akrabamızdı.
Jakira: Bir tanesi kuzenimdi. Bombardımanı duyduk. Karşı taraf taburdu. Bomba seslerine alışmıştık. Durumu sonra öğrendik. Böyle bir şeyle karşılaşacağımızı düşünmüyorduk. Olaydan bir ay önce tabur komutanı “gidebilirsiniz” diye izin vermişti. O ay içinde sık sık gidip geldiler. Bu bir tuzaktı. Bir ay öncesinden planlanmış. Eve dönecekleri yolu kesmişler. Sınırı geçtikten sonra bombalamışlar. Sabah kalkıyorsun bir mahalleden birkaç tane ölü bundan daha kötü bir şey olabilir mi?
Hayat: Ya korucu olacaksın ya kaçakçı başka yol yok. Büyük şehirlere gittiler bir fayda etmedi, geri döndüler. Köyün yüzde 50’si korucu. İki kardeşten biri korucu biri BDP’li. Koruculuk sistemi davalarımızdan vazgeçirmek için, bunu biliyoruz. Şimdi kimsenin gönlü yok koruculukta…
Sohbetimiz biraz ilerledikten sonra konu 8 Mart’a geldi. Henüz 8 Mart mitingleri yeni olmuştu. Ve mitingler Roboskili kadınlara atfedilmişti. Yasta oldukları için 8 Mart’ı kutlamadıklarını söyleyen kadınlara kadın olarak neler yaşadıkları sorduk. Üçü de anne, üçü de 17 yaşında evlenmiş.
Jakira: 4 yıllık evliyim. 8. sınıfa kadar okuyabildim. Bizim burada 20 yaşına kadar evlenmemişsen, evde kalmışsın demektir ve “kimse almıyor” diye hemen söylenti çıkar. Evlenince de birinci yıl doğum yapmazsan kısır damgasını yersin. Kadınlar herhangi bir üretimde değil. Ev işi, çocuk vs. vakit geçirmek için de çorap, yazma, oya gibi işler yapıyoruz. Anlayacağınız tam bir açık hapishane.
Hayat: 21 yaşındayım ve 4 yıllık evliyim ve bir çocuğum var. Ben de 8. sınıfa kadar okudum. Biz şanslıydık. Köyümüzde okulumuz var. Burada ev işinden başka yapacak işimiz yok ama zaman nasıl geçiyor anlamıyoruz. Ben Avon’un ürünlerini pazarlıyorum ek gelir olsun diye.
Safiye: Ben 37 yaşındayım. Bizim zamanımızda kızların okuması yasaktı. O yüzden okuldan alındım. 17 yaşında evlendim ve 5 çocuğum var.
Onlara Emine Erdoğan’ın gelip analarla gözyaşı dökmesini de sorduk…
Jakira: Biz onu siyaset olarak algılıyoruz. Şehit aileleri yine de gidip dertlerini anlattı. Bizim için boş. BDP’liler sahip çıktı bize ilk andan itibaren. Olaydan iki ay sonra gelip başsağlığı dilenmesini samimi bulmuyoruz. Başbakan bizim için timsah gözyaşları döküyor.