SKM İstanbul İl Sözcüsü Aykul, “Duvarın ne tarafında olduğumuz değil belirleyici olan, aslında bizi güçlü yapan her cepheden hayata sahip çıkma irademiz”
Rojava’da IŞİD çetelerine karşı savaşırken ölümsüzleşen Gezi’nin kırmızı fularlı kadını Ayşe Deniz Karacagil’in fotoğrafını taşıdıkları gerekçesiyle, Gezi’nin yıl dönümünde gözaltına alınıp 9 Haziran’da tutuklanan 10 kişiden SKM İstanbul İl Sözcüsü Gülçin Aykul, tutsak edildiği Bakırköy Hapishanesi’nden mektup yazarak “İçeride dışarıda tek tip kıyafetleri yırtıp atmak özgürlüğün türküsünü daha gür sesle söylemek! Korkmuyoruz, Susmuyoruz, itaat etmiyoruz!” dedi.
“Yeryüzünün tüm kadınlarıyız ve özgürlüğümüzden başka kaybedecek bir şeyimiz yok”
Tutsak bir kadın olarak yaşamın olduğu her alanda var olma mücadelesini sürdürdüğü belirten Aykul, “Ayrı ayrı bitişik evlerde izole olmaktan, beton varoş şehirlerden, hapishane hücrelerinden, yetimhanelerden ve özel ünitelerden…, emperyalizm tarafından sömürülen bütün bir halktan geliyoruz” demişti Ulrike; yıllar öncesinde. Aynı şekilde yan yana gece kondulardan, varoşlardan, kent meydanlarından, plazalardan, kampüslerden, tekstil atölyelerinden geliyoruz. Kürdistan’da vurulup düştüğümüz sokak ortalarından, dağlardan, köylerden geliyoruz. Aynı ırmağa farklı kollardan akıyoruz ve sonunda aynı denizde buluşacağız. Yeryüzünün tüm kadınlarıyız ve özgürlüğümüzden başka kaybedecek bir şeyimiz yok!” dedi.
AKP, direnerek kazandığımız hakları gasp etmeyi kendine görev edindi
AKP’nin 16 yıllık tarihinde pek çok cepheden kadınların emeğine, bedenine, cinselliğine, özgürlüğüne saldırdığını kaydeden Aykul, inşa edilmek istenen toplumda kadınların kürtaj hakkından kaç çocuk doğuracağına, ne giyeceklerinden saat kaçta sokağa çıkabileceğine kadar pek çok müdahaleyi içerdiğini belirtti. Aykul, “Taciz, tecavüz, istismar gibi suçlara “bir kereden bir şey olmaz” ifadesiyle meşru zemin yaratırken yasama, yürütme, yargı eliyle kadın katillerini tacizci, tecavüzcüleri korumaya devam etmiş; sokaklarda direnerek elde ettiğimiz kazanılmış haklarımıza saldırmayı gasp etmeyi kendisine görev edinmiştir” dedi.
Kadın düşmanlığının yarattığı algı, kadına yönelik her türlü şiddeti normalleştiriyor
Yaratılmaya çalışılan toplumsal düzende kadınların yeri olmadığını dile getiren Aykul, kadınları aileye, ev içine, kocaya biat etmeye çalışıldığını ifade etti. Gece geç saatte sokakta olmanın tecavüze ya da şiddete gerekçe olabildiğini belirten Aykul, “Tacize uğrayan kadın polise başvurduğunda bizzat polis tarafından da şiddete maruz kalabilir. Şort giymek otobüste, parkta dayak yememize gerekçe gösterilir. Kocasından boşanmak isteyen kadın öldürülebilir. Yaşam hakkını savunduğu için özsavunma uygulayan kadın ağırlaştırılmış hapis cezaları alırken, kadını katleden erkek takım elbise giydiği, kravat taktığı, pişman olduğu için iyi hal indirimi alabilir. Kadın düşmanlığının yarattığı algıyla, kadına yönelik her türlü şiddet meşrulaştırılır, normalleştirilir” dedi.
Aykul mektubunun devamında şu ifadelere yer verdi:
“Devlet tarafından katledilip 7 gün sokak ortasında cenazesinin beklemesi de hamileyken evinin önünde vurulup öldürülmekte, cansız bedeninin sokaklarda sürüklenmesi, kadın iradesini temsil eden kadın siyasetçilerin birbiri ardına meclisten uzaklaştırılması, tutuklanması, tecrit koşullarında tutulmaları da normalleştirilir. Yaratmaya çalıştığı kendisine muhalefet etmeyen, biat eden ‘kindar değil dindar nesil’ yetiştirme hedefiyle toplum mühendisliğine soyunan AKP ekonomik, kültürel, sanatsal, eğitsel pek çok alanda toplumun tüm farklılıklarını yok ederek tek tip insan, tek tip düşünen birey yaratma hamlesini yoğunlaşarak devam ettiriyor. Özgür basının susturulmak istenmesi, ihraçlar vs. bunun sadece bir parçası. AKP iktidarı topyekün bir tek tipleştirme, ezme, yok etme, bilinçsizleştirme, iradesizleştirme hamlesine soyunuyor”
Yaşanan saldırılar, faşist ideolojinin temel köşe taşlarıdır
Faşist düzenlerin tarih boyunca başvurduğu bu hamlelerin diğer yansımasının da hapishaneler olduğuna dikkat çeken Aykul, sonunun yaklaştığını ön gören faşist iktidarların yönünü halkların devrimci, ilerici, yurtsever öznelerinin bulunduğu hapishanelere çevirdiğini söyledi. Toplumsal intikam alma, kişiliksizleştirme hamleleriyle AKP’nin hapishanelere saldırdığını dile getiren Aykul, yaşanan saldırıların tekil örnekler olmaktan çok faşist ideolojinin temel köşe taşları olduğunu kaydetti. AKP iktidarının 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında OHAL’i bahane ederek hapishanelere yönelik artan saldırılarını bu ideolojiden bağımsız ele alınmaması gerektiğini söyleyen Aykul, her dönem olduğu gibi AKP’nin de kendi iktidarını intikamcı, inkarcı ve ezici saldırılarla sağlamlaştırmaya çalışacağını kaydetti.
“Tüm saldırılara karşı her fırsatta sokaklara çıkan, emeğine, bedenine, özgürlüğüne, sahip çıkan binlerce kadınız”
Aykul, mektubunu şu ifadelerle sürdürdü:
“Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil, düsturuyla tek adam diktatörlüğünü inşa etmeye çalışan AKP 15 Temmuz sonrası tutukladığı darbe girişimcilerinin HERO yazılı tişört giymesini bahane ederek hapishanelerde tek tip kıyafet uygulamasını yeniden gündeme getirmiş, Guatemalo zindanlarından örneklerle tasarısını süslemiştir. Ancak bugün tek tip kıyafet uygulamasının tartışılması sadece baskılı bir tişörtün giyilmesiyle açıklanacak kadar basit bir hamle değildir. Uygulamanın kapsamının yine halklarımızın devrimci, ilerici, yurtsever özneleri olacağı tartışmasının en başından itibaren bilinmektedir. Amaç kendisine zindanlarda da boyun eğmeyen siyasi tutsakların iradesinin ezilmesi ve dışarıdaki kitle hareketinin korku yoluyla susturulmasıdır. OHAL ile birlikte hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri, insanlık dışı işkence yöntemleri iyice ayyuka çıkmıştır. Tutukluların arkadaş görüşçüleriyle görüştürülmemesi, tek kişilik hücrelerde tecrit, telefon hakkımızın iki haftada bir kez kullandırılması, kitap ve süreli yayın kısıtlamaları, avukat görüşlerinin saatlerle sınırlandırılması kamera sistemiyle kayıt altına alınması, kimlik kartı dayatması, gözaltından başlayarak çıplak arama işkencesinin dayatılması vb. birçok hak ihlali zaten yürürlükte olan ve tüm şiddetiyle daha da artarak devam eden saldırıların sadece bir yanıdır. Şimdi ise hapishanelerde üzeri baskılı, yazılı kıyafetlerin toplanması ya da dışarıdan gelmeden kapıdan iade edilmesi tek tip kıyafet uygulamasının ön hazırlıklarıdır. Tüm bu saldırılara karşı her fırsatta sokaklara çıkan, emeğine, bedenine, özgürlüğüne, sahip çıkan binlerce kadınız. Duvarın ne tarafında olduğumuz değil belirleyici olan, aslında bizi güçlü yapan her cepheden hayata sahip çıkma irademiz”
Tek tip insan yaratma hamlesini boşa düşürmek topyekün direniş ile mümkün
AKP’nin tek tip kıyafet uygulamasıyla tulum ve ceket-pantolon tanımlaması yaparken kadın bedenine yönelik daha özgün saldırıları hedeflediğini kaydeden Aykul, AKP’nin bugün binlerce başörtülü kadını tulum giyerek mahkemelere çıkarmakla tehdit ettiğini belirtti. Bu durumun bulduğu her fırsat da cinselliği ve kadın bedenini politika malzemesi haline getiren AKP’nin kadınlara yönelik özgürlükler konusunda bakış açısının çarpıcı örnekleri olduğunu dile getirdi. Tek tip insan yaratma hamlesini boşa düşürmenin yolunun topyekün direnişi büyütmek olacağını ifade eden Aykul, “Nasıl ki binler olup tecavüz yasasına geri çektirdiysek nasıl ki yüzler olup kıyafetime karışma dediysek; sokakları, geceleri, meydanları terk etmeyen kadınlar olarak emeğimiz, bedenimiz, özgürlüğümüz bizimdir demeye devam ediyoruz/edeceğiz.
“İzlenecek yol nettir; İçeride dışarıda tek tip kıyafetleri yırtıp atmak özgürlüğün türküsünü daha gür sesle söylemek”
Birlikte güçlü olduğunun bilinciyle hareket eden bizler sokaklardan zindanlara direnişe duran milyonlarca kadın olarak kendi tarihimizden aldığımız güçlü mirasla AKP’nin tek tip insan, tek tip kadın yaratma hamlesini buruşturup yüzüne atacağız elbette!
Tek tipleştirme saldırısı karşısında AKP ye geri adım attırma görevini sadece bizlere tutsaklara bırakmamak, özgün ve çok sesli eylemliliklerle dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya mücadeleyi büyütmek gerekmektedir.
İzlenecek yol nettir; İçeride dışarıda tek tip kıyafetleri yırtıp atmak özgürlüğün türküsünü daha gür sesle söylemek! Korkmuyoruz, Susmuyoruz, itaat etmiyoruz!” diyerek mektubunu sonlandırdı.