Toplumdaki travma kadınları katlediyor
H. Merkezi: Türkiye’de kadına yönelik şiddet artarken, Wan’da 7 ay içerisinde 28 kadın “intihar etti” iddiasıyla katledildi. Wan Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (VAKASUM) Sosyologu Ceyhan Timur, toplumda yaşanan durumların hiçbirinin kadın intiharlarından bağımsız olmadığını belirterek, “Toplumun açığa çıkan bu portresi, insanlarda ciddi bir travma, bir bunalım, kendinden vazgeçme sonucunu doğuruyor. Bugün geleceğe dair artık umutların ve hayallerin çalındığı bir süreci yaşıyoruz” dedi.
Wan’da 7 ay içerisinde 28 kadın “intihar etti” iddiasıyla katledilirken, 31 Ocak ve 2 Şubat’ta Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı Melikşah Öğrenci Yurdu’nda art arda yaşanan vakalar, intihar yaşının giderek düştüğünü gözler önüne serdi. Wan Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (VAKASUM) Sosyologu Ceyhan Timur, kadınların intihara itilmesinin nedenlerini DİHA’ya değerlendirdi. İntihar vakalarının, ekonomik, siyasal ve toplumsal nedenlerle bağlantılı olduğunu ifade eden Timur, intihar vakalarını derinlemesine sorgulamak gerektiğine işaret ediyor. Takip ettikleri kadarıyla intihar yaşının giderek düştüğünü ifade eden Timur, “Geçen haftalarda 14 ve 16 yaşlarında iki kız intihar etti. Bunların nedenlerine baktığımızda yoğun ev şiddetinin yarattığı bir durum var. Aşırı baskı, genç kadınların yaşamlarının sürekli denetim altında tutulması ve belirli özgürlüklerin tanınması, sadece anne, baba ve erkek bireylerin kadın üzerindeki denetim mekanizmasının yaratmış olduğu bir durumdur. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, kadın intiharları gittikçe derinleşmektedir. Kadın hareketi, kadın mücadelesi de giderek artıyor. Kadınları güçlendirme ve bilinçlendirme çalışmaları devam ederken, bilinçlenmenin de beraberinde getirdiği bir şiddet artışı var” dedi.
‘Yoz ilişkiler kadına yönelik şiddet üzerinde etkili faktör’
Hükümet politikalarının kadın intiharları üzerinde etkili olduğunu vurgulayan Timur, kadın mücadelesinin elde ettiği kazanımların içinin çıkarılan yasalarla boşaltıldığını söyledi. Timur, “Başbakan Erdoğan, ‘Kadın ve erkek benim için eşit olamaz’ söylemleri, kadın bedenin devlet ve erkekler tarafından kontrol ediliyor olması, 3 çocuk talebi, kürtaj yasağı gibi daha birçok şey kadın ölümü üzerinde etkilidir” diye konuştu. Yaşadıkları coğrafyada kadınların az intihar ettiğini belirten Timur, “Yaşadığımız coğrafyaya baktığımızda özellikle Wan’da çok az kadın intihar ediyor. Bütün yaşam koşullarımız, imkanlarımız ve yapabilinirliklerimiz de değerlendirildiğinde korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız. Yıllardır süren bir savaşın tahribatları çok açık, bunun yanı sıra travmalarla başa çıkarak sorun ve onu ortadan kaldıracak herhangi bir çözüm önerisinin oluşmaması, yaşanan depremin kendi içinde yarattığı derin travmaların etkileri çoktur. Bir iki yıl sonra ciddi bir sosyal patlama olarak karşımıza çıkacaktır” dedi. Timur, toplulukların tarih ve kültürel dokularıyla oynandığı zaman yoz ilişki ve yoz kişiliklerin oluştuğunu belirterek, yoz ilişkilerin kadın intiharları ve kadına yönelik şiddettin artmasında büyük bir faktör olduğunu söyledi.
‘Sistem erkeklere uyarlandı’
Toplumda yoksulluğun ve yoksunluğun çok yoğun yaşandığını ifade eden Timur, “Yaşam imkanlarımız çok dar. Aile içerisindeki o geleneksel rollerin etkisini kırmak neredeyse imkansız, kısmen kırılmışsa bile bunlar tamamen ortadan kaldırılmış değil. Devlet tarafından din olgusunun hortlatılması, yeniden o eril zihniyetin besletilmesi, kadına dair toplumsal sorunların açığa çıkaracak bir süreci beraberinde getiriyor” diye kaydetti. İntihar vakalarında kadınların erkeklerden fazla olduğunu belirten Timur, “Kadınların mücadele edecekleri araçları çok yetersizdir. Yani çaresizlik noktaları çok fazladır. Yani kadınlar için yaşamlarına son vermek, bu kadar bedeni ve yaşamı üzerinde yüklenilmişlikten bıkmış. Yaşama dair mevcut düzene bakıldığında kendine yer bulamayan, nefes alabileceği, yaşam bulacağı alanın olmaması kadınlar için intihara götüren etkenlerdir. Kadınlar yaşamlarına son verdiklerinde, ‘zayıf’ ve ‘duygusaldır’ vurgusu yapılıyor. Aslında bu bir yanılgıdır. İntihar etmek bile başlı başına güçlü bir irade sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Kadın yaşamayı riske ediyorsa, yaşamamayı da riske edebilir. Sistem erkekler için uyarlandığı için erkek iseniz yaşadınız demektir. Erkeğe her şey normal iken, kadına, ‘adımızı kirlettin, sen nasıl bir kadınsın’ söylemleri ile kadın intihara adım adım itiliyor” dedi.
‘Geleneksel ve dinsel olguların aşılması gerekiyor’
Timur, kadınlarının yaşadıkları sorunlar karşısında baş edeceği somut araçların olmamasından kaynaklı intihara yöneldiklerini belirterek, “Yaşamsal alanlarının olmayışı ve dayanışma içerisinde bulunacağı dayanaklarının olmaması kadını intihara sürüklüyor. Zaten sistem eril zihniyetin anlayışına göre hareket ettiği için, erkelerin bu konuda çok da sıkıntı yaşamaması normaldir. Kadının en başta kendini güçlü hissetmesi, özgüven sahibi olması ve kendisinin bilinçlendirileceği eğitim alanlarının olması gerekir. Geleneksel ve dinsel olguların biraz daha aşılması gerekiyor. Aslında bir bütün olarak tüm sistemin değişmesi gerekir. Kadının özgürce yaşam süreceği alanların oluşturulması gerekiyor” dedi. Kadınların sahip oldukları haklarının devlet tarafından tahrip edildiğini belirten Timur, “Denetimli serbestlik yasası ile kadına şiddet uygulayan veya eşini öldüren mahkumların serbest bırakılması korkunç bir tablo olarak karşımıza çıkacak. 2-3 ay içerisinde birçok kadının daha cinayetine tanıklık edeceğiz” şeklinde konuştu.
Medyanın kadın ölümleri üzerindeki rolü
Kadın ölümlerinde medyanın hükümetten bağımsız olmadığını vurgulayan Timur, “Hükümetin güçlü politikalarını elinde bulunduran ve haberleri şekillendiren bir medya ile karşı karşıyayız. Medyanın organizasyonu ve medya dilinin başlı başına çok cinsiyetçi ve eril olduğu ortadadır. Dizileri ve kadın programlarını takip ettiğimizde, ‘işte makul kadın ya da ev içi kadın’ olarak tabir edilen, kadın olarak lanse edilen tüm kadınların rolleri yeniden pekiştirilerek, geleneksel cinsiyet rollerinin yeniden derinleştiren programları takip ettiren ve zihniyeti kadınların beyinlerine angaje eden bir aygıttır” dedi.
‘Pamuk ipliğine bağlı yaşamlardan…’
AKP hükümetinin kadın üzerinden daha özgür ve güçlü bir toplum yaratma gibi bir derdi olmadığına vurgu yapan Timur, “Böyle kaygısı olmadığı için bunun ekonomik ayağında da cinsiyetçi tahakkümcü otoriter bir algı yaratıyor. Medya ayağında da cinsiyetçi militarist bir algı yaratıyor. Bunun siyasal ayağında da cinsiyetçi otoriter bir mantaliteli bir anlayışı tekrar doğuruyor. Kültürel yaşamda da aynı şeyi yapıyor. Yargının bağımsız olmaması başlı başına hukuksuzluktur. Yargının çok eril, çok otoriter olması hukukun ve adaletin hiç işlemediği bir ülkede yaşıyor olmak kendi başına korkunç bir tablodur. Wan’da iki gün içerisinde yaşanan kadın intiharları çokta erkek arkadaşı tarafından yaşadığı sorunlara bağlanamaz. Bunun başka faktörleri de var. Son sınıf öğrencisi ne olacağını bilmiyor. Nerde istihdam edileceğini bilmiyor. Nasıl yaşamı idame edeceğini bilmiyor. Cemaatin kendi içinde olanının işe alması kendi içinde olmayanı dışlaması, toplumda büyük kaygılara neden olurken, bireylerde güvensizlik ve işe yaramama psikolojisi gelişiyor. Zaten kadınları eve kapatan ve dışarı çıkmasına izin vermeyen sürekli erkeğin hizmetinde rollerini tekrar tekrar gündeme getiren bir hükümetten bahsediyoruz. Pamuk ipliğine bağlı yaşamlardan söz ediyoruz. Kapitalist modernitenin tam da insanlar üzerindeki o tahakkümü, o sömürge araçlarının AKP hükümeti tarafından bu topluma dayatılmasının pratiklerini yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘Toplumda yaşanan durumları hiçbiri kadın intiharlarından bağımsız değildir’
Kadın intiharlarının toplumdan ve toplumsal yaşamdan ayrı ele alınamayacağını ifade eden Timur, “Toplumda yaşanan durumları hiçbiri kadın intiharlarından bağımsız değildir. Toplumun açığa çıkan bu portresi, insanlarda ciddi bir travma, bir bunalım, kendinden vazgeçme sonucunu doğuruyor. Bugün geleceğe dair artık umutların ve hayallerin çalındığı bir süreci yaşıyoruz” dedi. (diha)