Röportaj

“Türkiye’de kadının iş gücüne katılım oranı düşük”

İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan “Eme(K)adın” kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal alanda ciddi çalışmalar yapan Petrol-İş Sendikası Kadın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Necla Akgökçe’den bilgi aldık.

– İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz…

– Türkiye’de kadının iş gücüne katılım oranı düşük. Son 10 yılda yani AKP iktidarıyla birlikte bu katılım daha da düştü. Ama krizi takip eden yıllarda kadınlar bir biçimde çalışmaya da başladı. Bu yüzden son dönemlerde istihdam oranında küçük bir kıpırdama oldu. Resmi oranlara göre kadının iş gücüne katılımı % 28. Bu şu anlama geliyor; istihdam oranlarında 3-4 puan şeklinde bir kıpırdama var. Ama bu oranları belirtirken kadının güvencesiz çalışmasını dâhil etmiyorum. Düzenli çalışma istihdamından bahsediyorum. Zaten bu oranları Çalışma Bakanlığı 8 Mart’ta açıklamıştı. Son süreçlerde göze çarpan bir durum var. Kadın artık evde oturmak istemiyor, aksine çalışmak istiyor. Kadın istihdamında bir artış söz konusu, fakat çok az.

Bu noktada güvencesiz, esnek ve yarı zamanlı çalışma daha fazla. Çalışan kadınların durumuna baktığımızda bu çalışma tarzının esnek ve güvencesiz olduğunu çok rahat görebiliriz. Son dönemde kadın istihdamının artması Türkiye’de kadın istihdamının AB ortalamasına göre çok düşük olmasından kaynaklı. İstihdamla ilgilenen kadın örgütleri de hükümete ciddi baskı yaptı. AB oranlarına göre kadın istihdamının en az % 38 olması gerekiyor. Muhtemelen hükümet de esnek ve güvencesiz çalışma yöntemleriyle bu oranı dolduracak. Önümüzdeki süreçlerde çağrıya bağlı, esnek çalışma biçimlerinde kadın istihdamı artışlarını görebiliriz. Bu yüzden yeni düzenlemeler yapılıyor zaten. Böylece “bakın kadın istihdamı bizde de arttı” diyecekler. Ancak diğer yandan bu nitelikli bir istihdam olmayacak.

– Neden kadınları tercih ediyorlar?

– Çünkü toplumda kadının yeri hala evidir. Çocuğa bakar, evden sorumludur. Onun dışında dışarıda çalıştığında ücretsiz işlerin de asıl sorumlusu cinsiyetçi iş bölümünden kaynaklı kadınlardır. Kadınların çalışması eve katkı olarak görülüyor. Ama esasında kadın işçiler zaman zaman 18 saat çalıştıklarında bile bunun “katkı” olduğunu söylüyorlar. Bunun katkısı mı kalmış? Sendikalı kadınlar da bunun çok farkında değil. Eskiye oranla bir değişiklik var ama bunu genel bir olgu olarak göremeyiz.

Size başka bir olgudan bahsedeyim. Bursa’da Tek Gıda-İş Sendikası’nın bir kadın bürosu açıldı. Oraya gittim. Tat vs. konserve-salça fabrikalarında çalışan kadınların geldiği bu büroda kadınlarla sohbet ettiğimizde 20 senedir yarı-zamanlı çalışan işçi kadınların olduğunu gördük. Onların en büyük isteği düzenli çalışmak ve emekli olmak. Buna benzer birçok işyerinde kadrosuz, yarı zamanlı ya da mevsimlik çalışan kadın işçi sayısı çok fazla. Dikkat çekmek istediğim bir nokta: Bu tip fabrikalarda çalışan çekirdek kadro işçiler var ve onların geneli erkek işçiler. Eğer bu erkek işçiler 200 kişiden oluşuyorsa, bunların etrafını saran bir halka gibi düşünürsek 2000’e yakın kadın da çağrıya bağlı, mevsimlik ve güvencesiz çalışıyor buralarda. Bir de dikkatinizi çekmek isterim erkeklerin çekirdek kadro olduğu iş alanları genelde “kadın işi” olarak görülen alanlar.

– Kadınların en çok güvencesiz çalıştırıldığı sektörlerden bahsedersek…

– En başta tekstil geliyor. Ardından gıda işkolu, mevsimlik işçiler gelmekte. Otellerde ve turizm sektöründe de güvencesiz kadın emeği kullanılıyor. Bu alanda geleneksel olarak kadın emeğini görebildiğiniz her sektörde mutlak suretle bir güvencesiz çalışan kadın grubu var. Mesela küçük sektörler olan tekstil atölyelerinde neler yaşanıyor, bilemiyoruz.

– Eve iş alan kadınlarla ilgili çalışmanız var mı?

– Hayır yok. Çalışma yürütmenin oldukça zor olduğu bir alan bu. Sendikalar tek başlarına bunu yapamıyorlar. Sendikaların bir kısmı kadın örgütleriyle beraber ortak iş yapabiliyorlar. Biz bu konuda yapılacak çalışmayı bir zincir olarak görürsek, halkaları şöyle sıralamak gerekir: Fabrikada çalışan işçiler, taşeronda çalışanlar ve bunun son halkası da ev eksenli çalışan kadınlar oluyor. Hemen hemen her sektörde var. Mesela ilaç firmalarında şöyle bir şey gözlemledim. Özellikle bu sektörde şirket evlilikleri sonrası ortaya çıkan bu durumda oluşan ilaç tekeli, evliliklerden sonra genellikle paketlemeye ve çağrıyla dışarıdan kadınları getiriyor ve güvencesiz çalıştırıyor. Bu tür çalışmalarda görünen esas tehlike işçilerin bir kısmının fabrika üretimi dışına çıkarılıp bu tür bir esnekleşmeye itmesi.

– Son dönemlerde esnek ve güvencesiz çalışma şekilleri daha fazla gündeme gelmeye başladı. Sizce de öyle değil mi?

– Aslında kadınlar zaten böyle çalışıyordu. Güvencesizliğin bu kadar gündeme gelmesinin esas nedeni erkek sektöründe de kendisini dayatması. Güvencesizlik ve esnek çalışma önce kadınların çalıştığı alanda yaygınlaştı. Sonra da tüm çalışma alanlarına yaydılar. İşte bu yüzden artık sendikaların da gündemine daha yeni girmiş oldu. Gündemlerine girdikten sonra tartışmaya başladılar.

Bu tartışmalar sırasında ilk olarak toplumsal cinsiyet rollerini tartışmak zorunda kaldılar. Çünkü bu şartları en fazla yaşayan kadınlar. Güvencesizliği yoğun olarak yaşayan diğer bir kesim de mesela Batıda göçmen işçiler var, bizde göçmenlerin yerini Kürt emekçiler almış durumda. Bahçeşehir Üniversitesi’nin araştırmasına göre şehirlerde en çok Kürt kadın işçiler esnek çalışıyor.

Bununla birlikte kadının ev içi emeğini de almak gerekiyor. Kadının ev içi emeği görülmeden araştırılmadan sadece kadının dışarıdaki ücretli çalışma tarzı üzerine yapılan bir esnek çalışma analizi kadınlar tarafından eksik kalır. Zaten evde kadınlar bu işi ücretsiz yaptığı için dışarıda da güvencesiz çalışma işlerinde öncelik veriliyor.

 

“Üç aşamalı örgütlenme…”

– Kadınların bu sömürü ve haksızlıklar karşısında örgütlülük oranı nedir?

– Sendikalar arasında kadınların örgütlenme oranı çok düşük. Kadınların sendikalaşma oranı  %14 deniliyor.

– Peki neden bu kadar düşük?

– Nedenleri çok basit. Yukarıda da bahsettiğim gibi güvencesiz, esnek çalışma koşulları. Sendikal alanda çalışan kadınlar da aktif çalışan kadınlar değildir. Kadınlar hayatlarında kendilerine biçilen toplumsal cinsiyet hayatlarından çıkmadığı sürece ne iyi bir sendikacı olabilir ne de mücadele verebilirler. İkinci bir neden ise sendikaların erkek egemen zihniyete sahip olmaları. Sendikalar alanında özellikle de işçi sendikalarında profesyonel çalışan, yönetici olmak çok zor; diğer yandan da parasal durumlar söz konusu olduğu için burayı kadınlarla paylaşmak istemiyorlar.

– Hem sendikal hem de kadın örgütleri açısından kadının örgütlenmesi çalışmalarını güçlendirmek için neler yapılabilir?

– Alanlarda ve semtlerde kadın emeği ile ilgili araştırma yapmak gerekiyor. Raporlara bakılmalı ve bu raporlarla beraber çalışmalar şekillendirilmeli. Hangi alanda bu sorun yoğun ve can alıcı bir şekilde baş gösteriyorsa oraya güç olarak kadın örgütleri gidebilir ve örgütlenme çalışmaları yürütebilir. Çünkü ben sendikalardan çok umutlu değilim.

Bu örgütlenme nasıl yapılabilir? Üç aşamada ortak örgütlenme yaratmak gerekir. İlk halka fabrika, onu çevreleyen ikinci halka taşeron ve üçüncü halka da ev eksenli çalışma. Ama bu örgütlenmeyi bu şekilde yapacak sendikalar yok. Bu yüzden kadın örgütleri yapmalı. Serbest bölgelerde, organize sanayi bölgelerinde, mahallelerde, esnek ve güvencesiz çalışmanın yoğun olduğu yerlerde örgütlenmek gerekiyor. X ya da Y örgütü, feminist kadınlar ve diğer kadın örgütleri ortak bir şeyler yapabilir diye düşünüyorum.

 

“Kadınların yaşam alanlarına yönelmek gerek”

– Zor bir alan olduğu için örgütlenmek de zor oluyor. Peki bu konuda dünyada deneyimler var mı?

– Meksika’da bir kadın örgütü var. Serbest bölgelerde MEK isimli bir örgüt serbest bölgede çalışan ve oraya iş yapan kadınları örgütlüyor. Ayrıca MEK serbest bölgenin çevresindeki mahallelerde de çalışma yapıyor. Kadınların gündelik yaşamlarını kolaylaştıracak işler yapmaya çalışıyorlar. Örneğin; kadınların çocuklarının karşıdan karşıya daha rahat bir şekilde geçmesi için üst geçit yapmışlar. Ardından kadınlarla beraber su taşıyor ve böylece onların sorunlarına ortak olmuş oluyorlar.

 

Bu konuda devletten çok bir şey beklemiyorlar. Bir süre sonra MEK kadınlar için bir sendika kuruyor. Bu tür yapıların olması lazım. Esnek ve güvencesiz çalışma için bir sendika kurarsanız o işe ters başlamak gibi olur.  Mümkün olduğunca örgütlenme çalışmalarını yoğun bir şekilde yürütmek gerekiyor. Yaşam alanlarını kolaylaştırmak ve yaşanılır hale getirmek lazım. Sendikaların bu tür çalışmalara dair bir yazı ya da program okumaları lazım.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu