TV dizilerinde ataerkil yapının ayak izleri rol değil gerçek
Televizyon için “aptal kutu” derler fakat kitleleri yönlendirmede oynadığı misyon açısından pek de aptal değildir. Televizyon özgülüğünde medya araçlarının egemen sınıflarının elinde nasıl bir araca dönüştürdüğü bilinen bir durumdur. AKP hükümetinin medya üzerindeki baskısı en somut örnektir bu konuda. Medya araçlarında yayınlanan hemen her şey araçsallaştırılarak egemen sınıflarca kitleleri yönlendirmede, şekillendirmede etkin olarak kullanılır. Sayıları her geçen gün artan, milyonları saatlerce ekrana kilitleyen dizi filmlerde buna dâhildir.
Türkiye’de dizi kültürü 1990’larda özel kanalların açılmasına paralel yaygınlaştı. TRT’nin yayınladığı dizilere yenileri eklendi ve 2000’li yıllarda yeni bir sektör haline geldi. Normal şartlarda yayın süreci 13-15 bölüm ve 30-45 dakika olan dizi filmler, 5-10 yıl devam eden ve 2-3 saat yayınlanır hale geldi, getirildi.
Dizi filmlerin bu aşamaya evirilmesi kapitalist kör hırsı gibi ekonomik boyutunun yanı sıra toplum mühendisliğine ulaşan kültürel bir boyut da kazandırdı. Saatlerce ekran başında oturan insanlara egemen kültür sahneye taşındı ve zikredildi.
Ekranlarda yer alan hemen her dizi türü ve konusu ne olursa olsun mevcut toplum yapısına dokunmayan aksine savunan ve koruyan bir niteliğe sahip. İşledikleri konu bakımından, verdikleri mesajlar açısından belli diziler diğerlerinden ayrılmış olsa da ataerkil toplum yapısıyla barışık düzeydedir.
Kültür-sanat öğelerinin ilerici ya da devrimci niteliği sadece sınıfsal içeriği değil, sınıfsal olanı da içine alan toplumsal yapıya doğrudan dokunmasında yada eleştirmesindedir. Herhangi bir konu olarak toplumsal sorunları eğilebilir, ciddi mesajlar taşıyabilir. Bu demokratik duruş, toplumsal yapının diğer geri yanlarıyla yüzleşmiyor ve de hesaplaşmıyorsa egemen sınıf kültürüne biat eden bir duruştur aynı zamanda.
Bugün yayınlanan ve izleyici kitlesinin milyonlarca olduğu (Kurtlar Vadisi Pusu 6.8 milyon kişi; Karadayı 5.4 milyon kişi; Küçük Gelin 5.1 milyon kişi; Karagül 5 milyon kişi; Muhteşem Yüzyıl 4.7 milyon kişi; Şefkat Tepe 4.4 milyon kişi/14-20 Aralık 2013, Milliyet TV, sayı 4, s. 12) dizilerin her biri toplumsal veya konuya değiniyor. Şefkat Tepe egemen sınıf cephesinden ulusal sorunu işleyen siyasal bir nitelik taşıyor. Keza Kurtlar Vadisi Pusu, siyasal mesajlar barındırabiliyor. Fakat bu dizilerin hemen hepsi ataerkil toplumsal yapıya dair, özellikle toplumsal cinsiyet rollerine dair dokunan, eleştiren, toplumu uyaran, olumlu anlamda yönlendiren bir nitelik taşımıyor. Kadın karakterlere biçilen misyon ataerkil zihniyette kadına biçilen misyonla aynı seviyededir. Yalan Dünya adlı dizinin fenomen karakteri Vasfiye Teyze’nin replikleri, ataerkinin kadını dışlayan, ikinci cins gören, aşağılayan zihniyetiyle aynıdır. Karadayı adlı dizide dram kadınlar üzerinden işlenerek “güçsüzlük, acizlik erkeğe tabilik” aktarıdır ve “eksik etek” rolü olduğu gibi korunur. Tersinden Mahir Kara karakteri üzerinden ihtiyaç duyulan güçlü erkek işlenir ve erkek olarak tam karşısına konarak mesaj verilir. Örnek verilen dizilerdeki kadın-erkek arasındaki diyaloglarda ataerkinin oluşturduğu toplumsal cinsiyet kodlarıyla doludur. Kurtlar Vadisi Pusu’da mafya teması iktidar-güç olgusuyla doğrudan erkeğe hitap eder ve erk duygusunu amaçlar.
Ataerkil toplum yapısını olduğu gibi taşıyan ve bunu milyonlarca izleyiciye yansıtan diziler, doğrudan ataerkil yapıyı yeniden üreten bir role bürünür. Topluma verilen mesaj mevcut toplumsal yaşamın doruğudur. Bu yanıyla dizile, izleyici kitlesine ataerkil bir yaşam tarzını sunar ve buna karakterler üzerinden pekiştirir. Toplumsal yaşamın nasıl olması gerektiğini kadın-erkek rollerinin ne olduğu 7’den 70’e öğretilerek bir çeşit toplum mühendisliği görevi görünür. Toplumu yönlendirir ve şekillendirir.
Tek tek bireyler değil geniş kitleler nezdinde düşünüldüğünde dizi filmlere 3-5 saat zaman ayrılmıyor, ataerkil toplum yapısına göre şekillenişe zaman ayırıyor. Milyonlarca insana hemen her hafta egemen sınıf kültürü, doğru olarak yansıtılıyor ve bu doğru o milyonlarca insan tarafından hayata geçirilerek ataerkinin yeniden üretime sağlanıyor.
Rolden gerçeğe dizi filmlerin toplumsal izdüşümü ve taşıdıkları anlam budur. Yıllarca sürmesi ve saatlerce yayınlanmasının da başka izahı yoktur.
(Bir okur)