Yalnız değil örgütlü, birlikte güçlüyüz!
Bir cendere içerisinde emeğimiz, üretkenliğimiz, cinselliğimiz, kimliğimiz bastırılmaya; erkek egemenliğinin kurumlarınca görünmez kılınıp kendine yedeklenmeye çalışılıyor.
Bu cendereden çıkmaya çalışan tek tek kadınlardan kadın dayanışma ağlarına, kadın örgütlerine herkes erkek egemenliği tarafından hedef olarak görülüyor. Kadınların bu şekilde hedefleştirilmesinin sonucunda kadın işsizliği artıyor, kadınlara güvencesiz bir yaşam dayatılarak erkeğe mahkum edilmek isteniyor, kendi yaşamına dair söz söylemek için adım atan kadınlar ölüm, yaralama ve cinsel saldırılarla sınırlandırılmaya çalışılıyor.
Ülkemiz coğrafyasında bizlerden adeta bir Ortaçağ karanlığına geri dönen sömürücü patriarkal sisteme koşulsuz bir itaat bekleniyor. Çalışmak, sokağa çıkmak, boşanmak, istediği gibi giyinmek, dayatılan heteroseksist rolleri reddetmek, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı çıkmak, örgütlenmek… her birimizin “cadı” ilan edilip yakılması için yeterli görülüyor! Patriarka tüm kurumlarıyla adeta bir engizisyon cehennemine dönüşerek kadınları bu cendereye mahkum etmeye; kadına dönük suçlar işleyen erkekleri de ödüllendirmek kendini güçlendirmeye çabalıyor.
Tüm bunlar emeğimize, hayatımıza, örgütlülüğümüze sahip çıkma mücadelemize ket vuramıyor. Fabrika önlerinden meydanlara, adliye koridorlarından sosyal medya mecralarına dek kadınlar hayata sahip çıkmaya ve yan yana gelip omuz omuza sıralanarak dayanışmaya devam ediyorlar.
Söylemde kaldırılmış olsa da tüm uygulamalarıyla hayatımızı giderek diktatörleşen tek adam rejimlerine uygun ve “kabul görülür” hale getirmeye çalışan OHALe karşı kadınların bu direncine, direnişine, dayanışmasına ve örgütlenmesine olan ihtiyaç günbegün artmaktadır.
Çünkü; sömürücü egemen güçlerin, savaş ve silahtan nemalanan emperyalist odakların, patronların ve onların koruyuculuğunu üstlenen devlet yöneticilerinin yani toplamda dünya nüfusunun yalnızca yüzde 1’ini oluşturan asalak kesimin çıkarları söz konusu olduğundan dünyayı kasıp kavurmasına ve yüzde 99’un daha fazla yoksullaşmasına neden olan ekonomik ve siyasi kriz en çok kadınların güvenceli iş olanaklarından uzaklaştıracak, güvencesiz ve sömürünün yoğun, emeğin görünmez kılındığı işlere itecek, kadın işsizliğin artıracak, kadınları yoksulluk ve yoksunlukla terbiye etmeye çalışarak yaşamı sınırlandıracak!
Çünkü; kriz derinleştikçe çözümü faşist uygulamaları artırmakta, savaş ve çatışmaları körüklemekte bulan bu sistem, bunları yaparken güçlendirip palazlandırdığı patriarkayı kadınların karşısına dikecek ve kadınları tüm bu haksızlıklara itaat etmeye zorlayacak!
Çünkü; patriarkal düzen palazlandırıldıkça kadınlar sadece çalışma yaşamından değil; sokaktan, politikadan, erkeklerin bulundukları alanlardan silinmek, silikleştirilmek istenecek!
Bizlerin daha dirençli, daha direnişçi, daha dayanışmacı ve daha örgütlü olmamıza olan ihtiyaç günbegün artıyor… Çünkü; patriarkal düzene çomak sokacak ve onu kendine dayanak alan tüm sömürücü güçlerin karşısına dikilebilecek olan kadınlardır, kadınların örgütlü mücadelesidir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yakınlaştığımız bugünlerde bu ihtiyacımızı bir kez daha yüksek sesle konuşmamız, bunun yol ve yöntemlerini kadınların ortak aklı ve iradesi ile açığa çıkararak örgütlememiz elzemdir. “Kadınlar Birlikte Güçlü” sloganını birlikte yükseltmeye başladığımız andan bu yana bunun koşulları ve olanakları da açığa çıkmıştır. Kadın hareketini ayrıştırıcı değil güçlendirici, direncini tüketen değil direniş üreten tartışmalarla bunun zenginleşmesi mümkündür.
“Bedenini direniş alanına çeviren Leyla Güven politik tutsak kadınların direncidir en önemli kazanım!”
Bunu tarih boyunca yapan direnişçi ve emekçi kadınlardan öğrendiğimiz ve hala öğrenmeye ihtiyacımız olan temel şey bu eksende dayanışma, üretme ve örgütlenme ağlarımızı zenginleştirmenin; patriarkal düzenin tüm dayatmalarına, krize, faşizme, ırkçılığa, şovenizme birlikte karşı durmanın zorunluluğudur!
Keza bugün bu konuda kadınların yarattığı alanlar mevcuttur… Flormar’da direnen kadınlar ve onlarla yükseltilen dayanışmadır en önemli kazanım! Kürt ulusal özgürlük ve kadın mücadelesi alanlarında verdiği emek ve sergilediği dirençle bedenini direniş alanına çeviren Leyla Güven ve hapishanelerde direnişi sürdüren politik tutsak kadınların direncidir en önemli kazanım! Ölüm tehditleri, cinsel saldırganlık karşısında kendi yaşamlarını örme cüreti gösteren kadınların varlığı ve isyanının yine kadınlarda dayanışmayla karşılanmasıdır en önemli kazanım!
Ait olduğu bedene kavuşmak için ölüm orucunda olan Buse’nin direnişinin trans ve natrans kadınların ortak direnişi olduğunun farkında olunmasıdır en önemli kazanım!
Bu kazanımlarımıza göz diken patriarkal düzene bu 8 Mart’ta verilecek en önemli cevap, bu kazanımların hepsine sahip çıktığımızı alanlarda göstermektir. Ancak kadın direnişi ve örgütlenmesi sadece 8 Mart ile sınırlı değildir! 8 Mart nireng taşımız olsun! Bizi bu düzen karşısında elsiz-kolsuz, savunmasız ve nefessiz bırakmaya çalışan sömürüye ve patriarkaya karşı tek bir kadın dirençsiz, direnişsiz ve örgütsüz kalmayıncaya dek mücadeleye devam!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Yaşasın kadın dayanışması!
Direnen kadınlar onurumuzdur!
Bijî biratiya jinan!
Yalnız değil örgütlü, birlikte güçlüyüz!
Yeni Demokrat Kadın