YDK İzmir’den 25 Kasım çalışmaları…
İzmir: İzmir YDK yaptığı toplantı ile birlikte başlattığı çalışmalarına devam ediyor. Dün (21 Kasım) 25 Kasım standından önce Alsancak-Konak yolu boyunca “Şiddete karşı kadınlar alanlara”, “Jin jiyan azadi”, “Şiddetin değil, direnişin öznesiyiz” yazılamaları gerçekleştirildi.
Ardından YDK’lı kadınlar kadın müzikleri eşliğinde stant açarak bildiri ve ajitasyon çalışması gerçekleştirdi. Özsavunma ile simgelemiş kadınların fotoğraflarını standa asan kadınlar aynı zamanda YDK dergisini de kadınlara ulaştırdılar.
Kadınlar standın ardından 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri anma etkinliklerinin bir parçası olarak “Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali” kapsamında gösterilen “Aile Gibisi Yok” adlı film ve ardından filmle ilgili söyleşiye katıldı.
“Aile Gibisi Yok” filmiyle bir sorgulama
19-22 Kasım tarihlerinde Türkiye’nin 20 ilinde eş zamanlı gösterilen kısa ve uzun matrajlı filmler İzmir’de 20-22 Kasım tarihlerinde gösterime girdi.
İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Eğitim Salonu’nda ücretsiz olarak gösterilen filmlerden “Aile Gibisi Yok (Famillies are forever)” isimli filmin gösteriminin sonunda ise Siyah Pembe Üçgen Derneği aktivisti Erdem Gürsu ile Demek Yanardağ ile söyleşi yapıldı.
Kısa film eşcinsel ebeveynlerin çocuklarının cinsiyet kimliğinin ilk öğrendiklerinde verdikleri tepkiler ile ailelerin kabulleniş ve destek sürecine dair oldukça öğretici noktada duruyor.
Filmin sonunda filme dair söze başlayan Demek Yanardağ, filmde Türkiye’de ya da Avrupa ülkelerinde ailelerin kabullenişlerinin benzer ve zor olduğunu söyledi. Yanardağ, heteroseksist kadın ve erkeklerin işinin çok zor olduğunu dile getirerek, “Hep transların işi çok zor, çok mutsuzlar deniyor. Oysa sürekli yanında erkek olunca mutlu olan, erkek olmadığında kendini güvende hissetmeyen, kendini korunmak zorunda olarak gören bir kadın çok mu mutludur? Ya da erkeklerin “erkek” olması için yapması gereken bir dizi şey var erkekler çok mu mutlu? Ben üzülürüm heteroseksist kişilere” diyerek heterosesüel insanların kendilerini sorgulamaları gerektiğini vurguladı.
Söz alan Erdem Gürsu ise filmde görüldüğü gibi doğan her bireyle ilgili ailelerin ve toplumun bir kurgu ile yetiştirildiğini ve bu kurgunun değiştirilemediğini dile getirdi. Genelde eşcinsel bireylerin ailelerinin durumu anladıktan sonra ailenin büyüklerine durumu anlatmakta daha fazla zorlandıklarını, dede, nene gibi geleneksel aile bireylerinde toplumsal baskının, çocukla ilgili kurgunun daha “sağlam” olduğunu belirtti.
Soru-cevap bölümünde ise eşcinselliğin daha çok psikolojik baskılar sonucu olduğunu; hormonal birşey olmadığına dair sorulan bir soruya ise Yanardağ, “Ya aslında sen bir baskının sonucu kadın olduğunu düşünüyorsan ve biri gelip sana sen aslında erkek olmalısın dese sen ne yaparsın” şeklinde cevap verdi.
Söyleşide ilginç yorum ve komplo teorisinden biri ise “2. Dünya Savaşı sırasında atılan bombalar sonucu dönemin hamile tüm kadınlarının çocukları eşcinsel olmuş bu bilimsel de bir çalışmaymış” şeklinde katılımcı bir kadın tarafından dile getirilmesi oldu.
Söyleşi oldukça verimli bir tartışma ortamında geçerken bu iki ilginç yoruma rağmen sağlıklı bir şekilde sonuçlandı. Film gösterimine ve söyleşiye katılan YDK’lı kadınlar 25 Kasım çalışmaları kapsamında yazılama yapmaya devam etti.